Demir; dövülüp şekillendirilmesi, çekilip uzatılması, inceltilmesi kolay ve döküme elverişli olduğu için kullanılış yeri çok geniş olan, yoğunluğu 7,8, erime derecesi 1510, atom ağırlığı 55,85, atom numarası 26 ve sembolü Fe olan element, bir şeyin demirden yapılan ve belli bir işe yarayan parçası, eskimelerini önlemek için ayakkabıların topuğuna veya burnuna çakılan mâdenî parça, demirden yapılmış gibi anlamlara gelir. Demir mecaz anlamı ise; bu mâden gibi sert, katı, dayanıklı, güçlü, kuvvetli manasına gelir. İşte demir kelimesi ile ilgili cümleler.
– Ben akide yemedim, gönlümde yumuşaklık yok, midem demir gibi. (H. R. Gürpınar)
– Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. (Yahya Kemal Bayatlı, Sessiz Gemi)
– Gemi demir almak üzereydi.
– Demir gibi kolları vardı. (S. F. Abasıyanık)
– Altı aydır bizde yer bakır gök demir kesildi, işler bozuk.
– Gemiler fırtına başlayınca koya girip demir attılar.
– Hırsızlar pencere demirini kırmışlar.
– Rehin aldığı iki kişiyi demire vurmuş.
– Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan. (Y. Kemal)
– Bizimki Ankara’ya demir attı, bekle ki gelsin.
– Bâzı kadınlar otuz beşe gelirler de yirmi sekiz – yirmi dokuzdan yukarı çıkmak istemezler. Orada demir atarlar. (H. R. Gürpınar)
– Demir üretiminde ve işlenmesinde özel sanayi siteleri de bulunmaktadır.
– O kadar çabuk uyanmıştı ki kalbinin demir bir elle sıkıldığını duydu. (S. F. Abasıyanık)
– Kaç asrın derinliğinden gelen ledünnî bir ses bu demir cümleyle emrediyor. (Y. Kemal)
– Yer bakır gök demir kesilmiş, günlerden beri deniz karış karış aranmış, balık yoktur. (S. F. Abasıyanık)
– Türk milleti, en civan demlerinde çılgın âşıklar gibi susuz çöller aşarak, demir kaleler devirerek… (R. E. Ünaydın)
– Hemşiresiyle rıhtımın kenarındaki demir kanepeye oturdular. (P. Safa)
– Büyük bir limana demir atmış kocaman bir transatlantik. (R. H. Karay)
– Demir ithal ve ihraç edilen madenlerden biri olarak gelir sağlamaktadır.
– Havuz başındaki demir kanepeye oturduk (Peyâmi Safâ). Kulaklarından demir halkalar sarkıyordu. (R. H. Karay)
– Demirlerini tarayan hurda harami gemileri karaya vuruyordu. (F. Fazıl Tülbentçi)
– Açıkta demir atmış kotrayı görüyor musun? (F. R. Atay)
– Acaba benim gibi bir kimsede böyle demir mîde var mı? (A. V. Paşa)
– Beni demire vursan da, artık bu evde tutamazsın.
– Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. (Y. K. Beyatlı)
– Demir gibi bir sıhhatim vardı. (R. N. Güntekin)
Demir almak: (Gemi) Yola çıkmak üzere çapasını denizden çıkarmak, yolculuğa çıkmaya hazırlanmak, ölmek, çekip gitmek.
Demir atmak: Gemi çıpasını denize salmak, bir kimse bir yerde uzun süre kalmak.
Demir gibi: Çok sağlam, çok güçlü, çok kuvvetli.
Yer bakır gök demir kesilmek: Tamamen tükenmek, bitmek, yoksul duruma düşmek, bütün yardım kapılarının kapalı oluşunu, çaresizliği, umutsuzluğu, olanaksızlığı anlatan bir söz.
Demir ile ilgili deyimler ve anlamları
Demir ile ilgili atasözleri ve anlamları