Elektromagnetizmanın keşfinden ve Michael Faraday’ın 1821 yılında elektrik üzerine yaptığı çalışmalardan beri, bir iletken tel bobinine bir mıknatıs yaklaştırır yaklaştırmaz, o bobinde elektrik akımı meydana geleceği biliniyordu. Ama, aradan yarım yüzyıl geçtiği halde, hala mıknatısla bobinden yararlanmanın yolu aranmaktaydı.
Bu soruna basit bir dülger, ama pek hünerli bir insan olan Zenobe Gramme çözüm buldu. Kendisi, elektrik âletleri yapan bir şirkette teknik öğrenim gördü. 1870 yılına doğru Christofle kuyumcu mağazasının merdivenlerinin yapımında çalışıyordu. Bu mağazada sofra takımları, pillerden sağlanan elektrik sayesinde, gümüşle kaplanmaktaydı. Çabuk tükenen ve zayıf olan bu pillerin yerine, bir elektrik makinası gerekliydi. Zenobe Gramme, bobin telini bir halkaya sarmayı akıl etti. Bu halkayı bir mıknatısın kutupları arasında çevirmekle, onca zamandır aranan hareket, basit bir dönmeyle elde ediliyordu. Magneto icat edilmişti. 1873 yılında Gramme’ın makinaları, Viyana’da bir elektrik sergisinde gösteriler yapıyordu. İki makinayı bağlayan tellerin birbirinden ayrılması tesadüfen unutulmuştu. Şaşkınlık arasında, motorlardan biri döndürüldü. Seyirciler, birinci makinadan çıkan akımla, ikinci makinanın da döndüğünü hayret içinde gördüler. Demek ki Gramme’ın makinası akımla çalışabiliyor ve akım üretebiliyordu. Onun sayesinde sanayi bir devrim yaptı.
Magneto: Mıknatısla elektrik meydana getiren makina demektir.
Dinamo: Hareket enerjisini içindeki mıknatıs ve bobin sayesinde elektrik enerjisine dönüştüren bir araçtır. Dinamoyu bulan kişi “Michael Faraday”, Elektromanyetik kuramları keşfetti, bir buhar makinesi ile bakır bir plakayı bir mıknatısın yarattığı manyetik alan içinde döndürerek elektrik üretti.