Kahr – Kahır; insanın içine işleyen derin üzüntü, sıkıntı, keder, gālip gelip ezme yada perîşan etme, mahv ve helâk etme gibi anlamlara gelir. Kahır mecaz anlamı ise, çok fazla üzülmek demektir. İşte kahır kelimesi ile ilgili cümleler.
– Çocuklarını büyütünceye kadar çok kahır çekti.
– Şu diplomayı alabilmek için az kahır çekmedim.
– Bu ajanların silâhlı eylemlerini görmeden öldü. Görseydi de kahrından ölürdü. (E. Göze)
– Kahır yüzünden lütfa uğramış, Allah’ın sevgili kuluymuş.
– Keşke yine burada olsaydı da kahrını çekseydim diyor. (R. N. Güntekin)
– Seni bu halde gördükçe ben kahroluyorum.
– On yıldır her türlü kahrımı çeker. (N. Kemal)
– Dosttan gördüm kahrın daniskasını. (C. S. Tarancı)
– Bana yalan söylediğini öğrendiğimde kahroldum.
– Kendini bu kadar kahrettiğin yeter, elbet bir yerden iş bulursun.
– Hayatını alnının teriyle kazanan, yirmi yıllık geçmişi yalnız kahırlarla dolu bir Türk köylüsü. (O. V. Kanık)
– Sizin suçlamalarınız beni kahır ediyor.
– Annesine bakabilmek için akşama kadar elliye yakın yaramazın kahrını çekiyordu. (R. N. Güntekin)
– Her zaman bir kahır içinde olmamız bize zarar veriyor.
– Yavuz’un kahrına göğüs germiş… (S. Erol)
– Kahır içinde yaşaman beni gerçekten çok üzüyor.
– Annemin kahırlarla dolu hayatını dinledikçe gözlerim doldu.
– Kahr u lutfu şey’-i vâhid bilmeyen çekti azâb / Ol azabdan kurtulup sultân olan anlar bizi. (N. Mısrî)
– Vurur, vurur, çekilir… aks-i kahrını dinler. (H. Sîret)
– Uzatma dakikalarında penaltıyı kaçırınca kahrından öldü.
– Kulunun za’fına nisbet çok ise noksânı / Ya O’nun kahrına gālib mi değil ihsânı. (Şinâsî)
– Sizin fütursuzluğunuz ve iki yüzlülüğünüz beni kahır ediyor.
– Bu davranışların beni kahrımdan öldürecek.
– Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter. (A. Gündüz)
– Oğlunun sınav sonuçları annesini kahır etti.
– Kahrdan ikrâh edenler lutfa olmaz müstahak / Müstaidd-i derd olanlar kābil-i dermân olur. (Fuzûlî)
– Eşinin ölümünden sonra, yaşlı kadın da kahrından öldü.