Heyecan; istek, arzu, şevk, anî ve beklenmeyen değişiklikler ve duygulanmalar sebebiyle hislerde meydana gelen şiddetlenme, aşırı hareketlilik ve telâş, rûhî coşkunluk, duygulardaki coşup taşma gibi manalara gelir. İşte heyecan kelimesi ile ilgili cümleler.
– Hala kazandığıma inanamıyorum, heyecanı yatışmıyor.
– Biraz heyecanı yatışınca diğer haberi de söyleriz.
– Sunucu kendisiyle konuşunca heyecanı biraz yatıştı.
– Efendinin geleceği saati bilen hanımlar ise muayyen zaman yaklaşınca âdeta heyecanlanır, kuşkulu ve saygılı bir bekleyişle bu gülümser yüzün görünmesini beklerlerdi. (S. Ayverdi)
– Tören yaklaştıkça heyecan duymaya başladım.
– Elimde değil, sen o tehlikeli yere çıktığın zaman çok heyecanlanıyorum.
– İnsan sevdiğini görünce heyecan duyar.
– Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alakası beni heyecana düşürmüştü. (İ. A. Gövsa)
– Karşısında beni görünce heyecandan eli ayağına dolaştı.
– İç mahallelerde her kapı çalınışı hâlâ heyecanla karşılanıyor. (A. H. Tanpınar)
– Annem çok heyecanlı bir kadındır.
– Nağmeler ve hanende sesleri, uslu ve evcimen halkı heyecana ve galeyana getiriyordu. (A. Ş. Hisar)
– Bu kadar heyecan senin için iyi değil.
– Ne zaman böyle büyük makineler görsem kolay kolay tarif edilemeyen bir heyecana kapıldığımı duyuyorum. (B. R. Eyuboğlu)
– Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor. (M. Yesari)
– Heyecana düşmeyiniz, sükûnetinizi muhâfaza etmeye çalışınız. (A. Gündüz)
– Onun muhâkemesi, Türkiye’de Amerika’dan ziyâde merak ve heyecan uyandırdı. (B. Felek)
– Senin de heyecan konusunda çok tutarsız olduğunu biliyorum.
– Bu binâyı dolduran meşin kokusunu bile bana duyurmayan bir heyecan içindeydim. (A. H. Tanpınar)
– Bu şehir halkını heyecana düşüren, şiddetli mücadelelerdir. (M. Ş. Esendal)
– İşe çok heyecanlı başladı, ama sonunu getiremedi.
– Göz kamaştırıcı bir mücevher, kuyumcuya heyecan verir. (S. Ayverdi)
– Bugün final maçı olduğu için ben de çok heyecanlanıyorum.
– Çağrı Bey, şimdiye kadar kazandığı savaşların hiçbirinde duymadığı bir heyecan içindeydi. (M. N. Sepetçioğlu)
– Gizli gizli hepsine hakîkati anlatırız. Çocukları heyecâna vermeyelim. (A. Gündüz)
– Üniversite sınav sonuçlarının açıklanmasına saatler kala heyecan doruktaydı.
– Bu ehemmiyetsiz şey bence heyecan verecek kadar mühimdir. (R. H. Karay)
– Heyecan dolu bir gece bizi bekliyor.
– Ne zaman böyle büyük makineler görsem kolay kolay tarif edilemeyen bir heyecana kapıldığımı duyuyorum. (B. R. Eyuboğlu)
– Bu işe büyük bir heyecanla sarıldı.