Heyecanı yatışmak deyiminin anlamı
Yaşadığı heyecan ve coşku azalmak, sakinleşmek.
Örnek: Hala kazandığıma inanamıyorum, heyecanı yatışmıyor.
Örnek 2: Biraz heyecanı yatışınca diğer haberi de söyleriz.
Örnek 3: Sunucu kendisiyle konuşunca heyecanı biraz yatıştı.
Heyecan duymak deyiminin anlamı
Heyecanlanmak.
Örnek: Tören yaklaştıkça heyecan duymaya başladım.
Örnek 2: İnsan sevdiğini görünce heyecan duyar.
Heyecana düşürmek deyiminin anlamı
Heyecanlandırmak.
Örnek: Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alakası beni heyecana düşürmüştü. (İ. A. Gövsa)
Heyecana getirmek deyiminin anlamı
Heyecanlandırmak, heyecanlanmasına sebep olmak.
Örnek: Nağmeler ve hanende sesleri, uslu ve evcimen halkı heyecana ve galeyana getiriyordu. (A. Ş. Hisar)
Heyecan vermek deyiminin anlamı
Heyecan duymasına sebep olmak.
Örnek: Göz kamaştırıcı bir mücevher, kuyumcuya heyecan verir. (S. Ayverdi)
Heyecana gelmek deyiminin anlamı
Heyecanlanmak, heyecan duymak.
Heyecana kapılmak deyiminin anlamı
Aşırı derecede heyecan, coşku duymak.
Örnek: Ne zaman böyle büyük makineler görsem kolay kolay tarif edilemeyen bir heyecana kapıldığımı duyuyorum. (B. R. Eyuboğlu)
Eli ayağı dolaşmak deyiminin anlamı
Şaşırmak, telaşlanmak.
Örnek: Karşısında beni görünce eli ayağına dolaştı.
Örnek 2: Sahnede eli ayağı dolaşınca şiirini tam okuyamadı.
Örnek 3: Çocuğun ateşi birden yükselince, evdekilerin eli ayağı dolaştı.
Örnek 4: Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır. (A. İlhan)
Örnek 5: Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşarak pencerelere koştu ve orada gördüğü manzara karşısında donakaldı. (E. Şafak)
Eli ayağı titremek deyiminin anlamı
Korku, sinir, üzüntü vb. sebeplerle heyecanlanmak.
Örnek: Çocuk köpekten çok korkmuş, hâlâ eli ayağı titriyor.
Örnek 2: Öğretmen sınıfa gelince, arkadaşımın eli ayağı titremeye başladı.
Etekleri tutuşmak deyiminin anlamı
Çok telaşlanmak, heyecanlanmak.
Örnek: Babasını parkta göremeyince etekleri tutuşmaya başladı, yoksa gelmeyecek miydi…
Örnek 2: Müfettişin geleceğini duyunca hepimizin etekleri tutuştu.
Örnek 3: Türkiye güçlendikçe, hainlerin etekleri tutuştu.
Örnek 4: Ali de başkanlığa aday olunca, Mustafa’nın etekleri tutuştu.
Örnek 5: Dolar yükseldi diye herkesin etekleri tutuştu.
Örnek 6: Konu mahkemeye taşınınca etekleri tutuşmuş.
Örnek 7: Yakalanacağını anlayınca etekleri tutuştu.
Etekleri zil çalmak deyiminin anlamı
Çok sevinmek, işler yolunda olmak.
Örnek: Yazılı sınavı umduğundan iyi geçen Halit’in etekleri zil çalıyordu.
Örnek 2: Tatile çıkacak, bu yüzden etekleri zil çalıyor.
Örnek 3: Sınıf başkanı oldum diye etekleri zil çalıyor.
Örnek 4: Paralar hesaba yatmış, herkesin etekleri zil çalıyor.
Örnek 5: Bu fiyatlarda domates üreticilerinin etekleri zil çalıyordur.
Örnek 6: Seni bu kadar sevindiren ne? Bakıyorum da eteklerin zil çalıyor.
Örnek 7: Selma o gün etekleri zil çalarak dönüyordu eve.
Örnek 8: Sınavı iyi geçen Alper’in etekleri zil çalıyor.
Kalbi ağzına gelmek deyiminin anlamı
Birden bire çok korkmak, kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı atmak.
Örnek: Karanlık ve ıssız sokakta yürürken bir çığlık duydu, kalbi ağzına geldi o an.
Örnek 2: Birden karşısında beni görünce kalbi ağzına gelmişti.
Kalbi dayanmamak deyiminin anlamı
* Aşırı heyecan, üzüntü, yorgunluk veya herhangi bir hastalık yüzünden kalbi durmak, ölmek.
* Çok acı duymak, acısına katlanamamak.
Örnek: Yaşlı kalbi daha fazla dayanamadı.
Örnek 2: İki kez kalp krizi geçirdi, üçüncüye kalbi dayanamaz.
Örnek 3: Ailesinin son ferdini de kaybedince kalbi dayanmadı ihtiyar kadının, yatağa düştü.
Örnek 4: Çocuğunun ölümüne kalbi dayanmıyordu.
Kalbi çarpmak deyiminin anlamı
* Korku ve kaygı duyup merak etmek, bu sebeple tedirgin olmak, huzursuz olmak.
* Adrenalin artışı nedeniyle yüreği hızlı vurmak.
* Kalbi çarpmak veya çalışmak.
Örnek: Sen miydin baba ya! Korkuttun beni, kalbim çarpıyor hala.
Örnek 2: Paraşütle atlayış yaptığımda kalbimin çarpması uzun süre geçmedi.
Örnek 3: Kazadan sonra baktığımızda kalbi çarpmaya devam ediyordu.