Taviz; bir uzlaşma noktası bulabilmek için hak, istek ve iddialarından karşı taraf yararına vazgeçme, ödün, bedel verme, karşılık olarak verme gibi anlamlara gelir. İşte taviz kelimesi ile ilgili cümleler.
– Hayatım, çocuklara bu kadar taviz vermen doğru değil.
– Gāliplerin yenilen milletlere hiçbir tâviz vermeyecekleri hissediliyordu. (H. E. Adıvar)
– Ama bunu yaparken de ortak değerlerimizden taviz vermeyeceğiz.
– Ama alışkanlıklarından ve kişiliğinden taviz vermek aklının ucuna dahi gelmemişti. (A. Kulin)
– Yaşamında olduğu gibi sanatında da son derece titiz, taviz vermeyen, disiplinli, düzenlidir. Bu nedenle az ve güzel eserler vermiştir.
– Asla prensiplerimizden vazgeçerek tavizler vermeyeceğiz!
– Osmanlı târihindeki dram, Edip Hoca gibilerin tâvizinden ziyâde bu tâvizi istemenin muayyen bir devirden sonra âdeta tabiî hal oluşundandır. (A. H. Tanpınar)
– Uçuşlar büyük ölçüde Vostok teknolojisiyle yapılıyordu ve rekorlara imza atmak uğruna uçuş güvenliğinden taviz verilmişti.
– Taviz vererek bir hayat yaşayacaksak neden ideallerimiz var?
– Saptadığımız ve hedeflediğimiz prensip ve ideallerden taviz vermeyeceğiz.
– Galiplerin yenilen devletlere hiçbir taviz vermeyecekleri hissediliyordu. (R. N. Güntekin)
– Tepkilere rağmen Ray Charles müziğini kitlelere kabul ettirmiş, özgün tarzından taviz vermeden müziğini yapmıştır.
– Hatta kabahatli olduğuna karar verdiği tarafa tâvizi de ona göre ayarlardı. (S. Ayverdi)
– O da inancından taviz vermektense milletvekilliğini istememiştir.
– Haklarımızdan feragat etmek değil taviz vermek bile söz konusu olamaz.
– Yine de Başkan Zach Herney kadının kişisel tuhaflıklarına taviz vermekte hiç güçlük çekmiyordu. (Dan Brown)
– Öğrencilere fazla taviz verip şımartmayın.