Beyyine Suresi, Kuranı Kerimin 101. suresi olup Medinede nazil olmuş ve 8 ayettir. Adını ilk ayetinde geçen el-Beyyine (açık ve kesin delil) kelimesinden almıştır. Bu sûre-i celîle Ehl-i Kitabın Hz. Peygamber (a.s) ın risaleti karşısındaki tutumlarını, Allahı tek İlah tanıyarak Ona halis ibadet etmenin gerekliliğini, müminlerle kâfirlerin ahiretteki durumlarını beyan eder.
Beyyine suresi 5. ayet arapça yazlışı
وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ
Beyyine suresi 5. ayet okunuşu
Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).
Beyyine suresi 5. ayet manası
Diyanet İşleri (Yeni) Meali: Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: Halbuki onlar, dini sadece Allah’a tahsis ederek, Allah’ı birleyerek, ancak Allah’a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.
Ömer Çelik Meali: Halbuki onlara da ancak, taat ve ibâdeti yalnızca Allah’a has kılıp sadece O’nun rızâsını hedef alarak, bâtıl dinleri terk edip dupduru bir tevhid inancı içinde sadece Allah’a kulluk etmeleri, namazı dosdoğru kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte sağlam, dosdoğru ve kıyâmete kadar bâkî kalacak din budur!
Beyyine suresi 5. ayet tefsiri
İlk peygamber Hz. Âdem’den itibaren Son Peygamber (s.a.s.)’e kadar Allah’ın kullarına emrettiği dinin aslı aynıdır. Hz. Mûsâ ve Hz. İsa aynı dini tebliğ etmişlerdir. Tevrat ve İncil de dinin aynı esaslarını beyân buyurmuştur. Hz. Muhammed (s.a.s.) de yine aynı esasları tebliğ etmiştir. Kıyamete kadar da din aynı esaslar üzerine devam edecektir. Çünkü sağlam, dosdoğru ve bâkî olan, Hak katında makbûl din budur. Bu esaslar şunlardır:
› Dini yani ibâdet ve itaati yalnızca Allah’a has kılarak sadece O’na kulluk etmek; ibâdette hiçbir şeyi O’na ortak koşmamak.
› Şirk şüphesi taşıyan her türlü sapık inanç, düşünce ve görüşten uzaklaşıp Allah’ın birliğine inanmak, tek olan Allah’a yönelmek, O’na tapmak.
› Namaz kılmak. Çünkü namaz Allah’a saygının en yüksek ifadesidir.
› Zekât vermek. Çünkü zekât insana şefkat ve sevginin en mühim ifadesidir.
Bu esaslara aykırı inanç ve amellerin dinde yeri yoktur. Halbuki Ehl-i kitabın o zaman ki sahip oldukları dini anlayışta bu esasların hepsi bozulmuştu. Bâtıl inançlar ve bozuk ameller her tarafı sarmıştı. Çünkü onlar, kitaplarını bizzat kendi elleriyle tahrif etmiş, ondaki doğru esasları değiştirmiş ve aslında olmayan pek çok şey ona ilave etmişlerdi. Neyin doğru neyin yanlış olduğu birbirine karışmıştı. İşte gelen son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) ve getirdiği ebedî hidâyet güneşi Kur’ân-ı Kerîm, bütün bu yanlışları düzeltmiş ve en doğru dini apaçık bir güneş gibi yeniden bütün insanlığın önüne koymuştur.
Bu gerçek karşısında insanlar iki grup olacaktır: (Ö. Çelik Tefsiri)