ABESE SÛRESİ: Mekkede nazil olan bu sûre 42 ayettir. Adını ilk ayetinde geçen kelimeden almıştır. Sûrenin baş tarafı, Allahın dininin tebliğinde bütün insanların eşit konumda olduğunu vurgular. İkinci kısmı ise Allah Tealanın üstün kudret ve hikmetinin bazı eserleri üzerinde insanları düşünmeye davet eder.
Bismillahirrahmanirrahim.
1-2 – Yanına görmeyen (âma) biri geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü. Hz. Aişe’den (r.a) şöyle dediği nakledilmiştir: Abese diye başlayan ayet, âma olan İbn Ümmi Mektum hakkında indi. O Resûlullah’a (a.s.m) gelip: “Beni irşad et” deyip duruyordu. Hz. Peygamberin yanında ise müşriklerin ileri gelenlerinden birisi vardı. O böyle derken Resûlullah âmadan yüzünü çevirip diğerine dönüyor ve sözlerini tamamlamaya çalışıyordu.
3-4 – Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihatı dinleyip ondan yararlanacaktı.
5-6 – Ama irşada ihtiyaç duymayana ise, ona dönüp itibar ediyorsun.
7 – Halbuki kendisi arınmak istemiyorsa onun arınmamasından sana ne!
8-10 – Fakat Allaha saygı duyarak sana şevkle koşa koşa gelenle sen ilgilenmiyorsun.
11 – Hayır! Öyle yapma. Çünkü o ayetler öğüttür, uyarıdır.
12 – Artık isteyen ders alır. Bu ayetler, insanları hakka davet edenlerle ilgili önemli irşadlar ihtiva etmektedirler. Maksat, kim olursa olsun faydalanmasını sağlamaktır. İştiyakla gelene değer verip anlatmalı. Fakat usulüne uygun hikmet ve güzel öğütle yapılan davetlere rağmen kaskatı durup hidayetten ısrarla uzak duranların peşinde koşmaya gerek yoktur.
13-16 – O ayetler şerefli yüce ve tertemiz sahife-lerde, iyilik timsali çok değerli kâtiplerin elleriyle yazılıdır.
17 – Kahrolası kâfir insan ne nankördür O!
18-22 – Yaratan onu neden yarattı? Bir meni damlasından yarattı. Yarattı ve takdir etti. Sonra da yolunu gösterdi. En sonunda da onu öldürür ve kabre koyar. Daha sonra, istediği zaman onu diriltir.
23 – Hayır! İnsan, Allahın buyruğunu layıkıyla yerine getirmedi.
24-31 – Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten bardaktan boşanırcasına şırıl şırıl döktük. Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, daneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.
32 – Bütün bunları sizin ve davarlarınızın faydalanması için yaptık.
33 – Ama vakti gelip de o kulakları patlatan kıyamet gürültüsü geldiği zaman
34-36 – İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar.
37 – O gün onlardan her birinin başından aşkın derdi ve tasası vardır.
38 – Yüzler vardır o gün pırıl pırıldır.
39 – Güleçtir, sevinç doludur.
40 – Yüzler de vardır toza toprağa bulanmış,
41 – Üstünü karanlık kaplamıştır.
42 – İşte bunlar kâfir, günaha dadanan, haktan sapan kimselerdir.