KALEM SÛRESİ: Mekkede inmiş olup 52 ayettir. Adını 1. ayette geçen el-Kalem’den almıştır. Bu sûre Hz. Peygamber aleyhinde müşriklerin ileri sürdükleri bazı iddiaları çürütüp nübüvvetini ispatlar. Bunun başlıca delilinin, onun mükemmel ahlakı olduğunu vurgular. Gerçekten hayat boyunca güzel ahlakın bütün dallarında mükemmel olmak, pek büyük bir mûcizedir. Ayrıca inkâr ve nankörlüğün sonucu, bahçe sahiplerinin kıssası ile bildirildikten sonra, Allah Tealanın ahirette müminler ile kâfirlere hazırladığı âkıbet anlatılır.
Bismillahirrahmanirrahim.
1 – Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için. Tabiin imamlarından Mücahide göre Kalemden maksad “kendisiyle Kur’an yazılan kalem”, onunla yazılan şey ise Kur’andır.
2 – Rabbinin lütfuyla, deli değilsin.
3 – Hem kesilmez hiç senin ecrin, mükâfatın! [11,108; 95,6; 41,8]
4 – Ve Sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin! [33,21] Hz. Peygamber (a.s) ın ahlakından bahsetmesi istendiğinde Hz. Aişe (r.a) mümkün olan en ideal cevabı şöyle vermişti: “Onun ahlakı Kur’andan ibaret idi.” Maksadı şu idi: “Kur’an hangi âdabı öğretiyorsa onları uygulardı.”
5 – Yakında göreceksin, onlar da görecekler.
6 – Hanginizde imiş o dertler, o delilikler.
7 – Senin Rabbin şüphesiz pek iyi bilir: Allah yolundan sapanlar kimdir ve Onun yolunu tutanlar kimdir.
8 – O halde, hakkı yalan sayanların, sözlerine uyma sakın.
9 – İsterler ki sen gevşeyesin. O zaman kendileri de yumuşasın.
10-16 – Sakın uyma: Servet ve hanedan sahibi diye, o bol bol yemin eden, değersiz adama. O gammaz, söz gezdiren, hayrın önünü kesene, o saldırgan, günaha dadanmışa. Şerefsiz, kaba, bir de soysuz olana. Kendisine ayetlerimiz okunduğunda “Bu eski insanların masalları!” diyene, yakında dağlayıp damga basarız onun burnuna. [74,11-26; 6,25; 8,31; 46,17] Hz. Peygamber (a.s) ın karşısına böyle azgınca çıkanların burunlarının sürtüleceğini bildiren bu ayetlerle Yüce Allah istikbaldeki perişan hallerini haber vermektedir. Zahiri şartlarda beklenmeyen bu zafer, ancak kaderlere hükmeden Allahın bildirmesi ile olabilir.
17-18 – Biz tıpkı o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi, bunları da sınadık. Onlar sabah erken mahsülü devşireceklerini yeminle pekiştirip kesin söylemiş, inşaallah dememiş, Allahın iznine bağlamamışlardı. Ayrıca fakirlerin payını düşünmemişlerdi.
19-20 – Fakat onlar henüz uykuda iken, Rabbin tarafından gönderilen bir afet bahçeyi kapladı. Bahçe sabahleyin siyah kül haline geliverdi.
21-22 – Onlarsa olup bitenden habersiz, neşeli neşeli birbirlerine seslendiler: “Haydi, mâdem devşireceksiniz, çabuk ekininizin başına!”
23-24 – Hemen yola koyuldular. Bir taraftan da aralarında şöyle fiskos ediyorlardı: “Sakın, bugün yanımıza fakir makir gelmesin, girmelerine hiç imkân vermeyin!”
25 – Yoksulları engelleme azmi içinde ilerlediler.
26 – Bahçeyi görünce: apışıp kaldılar, “yolu şaşırdık, yanlış yere geldik!” dediler.
27 – Çok geçmeden işi anlayınca: “Hayır! dediler, Doğrusu felakete uğramışız!”
28 – En insaflıları ise: “Ben size Allahı zikretmenizi söylememiş miydim!” dedi.
29-30 – Bunun üzerine “Sübhansın ya Rabbenâ, her türlü noksandan uzaksın! Doğrusu biz kendimize zulmetmişiz!” deyip, birbirlerini kınamaya başladılar.
31 – “Yazıklar olsun bize, ne azgın kimseler mişiz!”
32 – Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimizin rahmetini arzu ediyor, Ona dönüyoruz.”
33 – Azap böyledir işte! Ahiretteki azap ise daha müthiştir. Keşke bunu bir bilselerdi!
34 – Allahı sayan, haramlardan sakınan müttakilere ise Rableri nezdinde naîm cennetleri vardır.
35 – Biz hiç, Allaha itaat ve teslimiyet gösterenleri mücrimlerle bir tutar mıyız?
36 – Neyiniz var, nasıl olur da böyle bir şey iddia edebilirsiniz? Ne biçim hüküm veriyorsunuz öyle?
37 – Yoksa size ait bir kitap var da bu kabil bilgileri oradan mı okuyorsunuz?
38 – Onda “Siz neyi tercih ederseniz size verilir” diye bir bilgi mi buluyorsunuz?
39 – Yoksa “Neye hükmederseniz o yerine getirilir” diye, kıyamete kadar geçerli olacak size yeminle verilmiş sözümüz mü var?
40 – Sor bakalım onlara: “Böylesi bir iddiayı savunacak kimse var mı aralarında?
41 – Yoksa güvendikleri şerikleri mi var?” iddiala-rında tutarlı iseler getirsinler de görelim o ortakları!
42 – O gün işler son derece güçleşir, paçalar tutuşur. Bütün insanlar secdeye davet edilir, fakat kâfirler secde edemezler.
43 – Gözleri yerde, kendilerini zillet kaplamıştır. Halbuki dünyada bedenleri sağlam, azaları salim iken de secdeye davet edilirler. Ama bunu yapmazlardı.
44-45 – O halde sen bu şerefli sözü, Kur’anı yalan sayanı Bana bırak! Biz onları, bilmedikleri, farkına varmadıkları bir yerden, yavaş yavaş azaba yaklaştırırız. Ben mühlet veriyorum onlara! Doğrusu Benim düzenim, tuzağım pek sağlamdır. [23,55-56; 6,44; 3,196-197; 7,182-183] Farkına vardırmadan azaba sürüklemenin bir şekli de şudur: Azgın, zalim birine dünyada sağlık, mal mülk, aile mutluluğu, çocuklar, başarı gibi nimetler verilir. Böylece kendisinde hiç bir eksiklik, hata ve yanılma olmaksızın zulüm ve isyanında devam eder. Bu nimetlerin kendisi için lütuf değil, imtihan ve felaket sebebi olduğunu farketmez.
46 – Yoksa sen onlardan bu risalet hizmetinden ötürü bir ücret istiyorsun da onlar cereme ödemekten ezilmişler mi?
47 – Yoksa gayb kitabı yanlarında da, onlar oradan mı yazıp duruyorlar?
48 – Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle ve Balığın yoldaşı olan zat gibi olma! Hani o dertli dertli Rabbine yalvarmıştı: [21,87-88; 37,143-144] Hz. Yunus (a.s) bütün dünyevi kuvvetleri, bütün sebepleri terkedip, onların dizginlerini elinde tutan Allaha yönelerek: “Senden başka İlah yok! Sen Yüceler Yücesisin, bütün eksiklerden münezzehsin. Ama ben gerçekten kendisine zulmedenlerden biri oldum” zikrine devam etmişti.
49 – Şayet Rabbinden gelen bir lütuf onun imdadına yetişmeseydi, kınanmaya müstahak bir vaziyette, deniz tarafından karaya atılırdı!
50 – Ama Rabbi, kendisini şeçti de onu en iyi, en has kullarından kıldı.
51 – O kâfirler Zikri (Kur’anı) işittikleri zaman, hırslarından nerdeyse seni bakışlarıyla kaydıracak, âdeta gözleriyle yiyecekler! Ve o “delinin biri!” derler.
52 – Delilik nerde, o nerede? Kur’anın hiç delilikle ilgisi mi olur? Kur’an olsa olsa, sadece bütün insanlara bir ders olur!