MÜMTEHİNE SÛRESİ: Medine döneminde inmiş olup 13 ayettir. Adını “imtihan edilen kadın” anlamına gelen 10. ayetten almıştır. Sûrenin esas konusu müslümanlarla, müslüman olmayanların ilişkileri, İslam düşmanlarıyla dostluk kurmanın yasaklığı hakkındadır. Son kısımda, İslamı kabul ettiğini bildirip müslümanların saflarına girmek isteyen gayri müslim kadınların, samimiyetlerini tesbit etmek gayesiyle denenmeleri emredilmektedir. Hudeybiye anlaşması ile Mekkenin fethi arasında indiği anlaşılıyor.
Bismillahirrahmanirrahim.
1 – Ey iman edenler! Benim de sizin de düşmanlarınızı dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği reddettikleri halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Resûlullahı ve sizi, sırf Rabbiniz olan Allaha inandığınız için, vatanınızdan kovuyorlar.Siz Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı kazanmak için yurdunuzdan çıkarılmayı göze aldıysanız, nasıl olur da onlara sevgi gösterip sır verirsiniz? Halbuki Ben sizin gizlediğiniz ve açıkladığınız her şeyi bilmekteyim. Doğrusu içinizden kim bunu yaparsa, artık dümdüz yoldan sapmış olur. [5,51-57; 3,28; 4,144] Kureyşliler Hudeybiye antlaşmasını çiğneyince Hz. Peygamber (a.s) Mekkeyi fethetme hazırlıklarına başla-dı. Yalnız bu hedefini ashabdan birkaç kişi dışında kim-seye hissettirmemişti. Hatıb b. Ebî Beltea (r.a) nasılsa bunu öğrenmiş ve Mekkeye giden bir cariye ile çok gizli kaydı ile mektup göndermişti. Allah Teala Hz. Pey-gamber (a.s) a bunu bildirdi. O da Abdullah İbn Zübeyr ile Mikdad (r.a) yı gönderip “Medineden 22 mil mesafede bulacakları kadından” mektubu almalarını istedi. Getirdikleri mektupta Mekkeye sefer hazırlığı bildiriliyordu. Peygamberimiz Hatıb’a sebebini sorunca o: “Ya Resûlullah, ben küfre sempati duyduğumdan değil, ama ailem orada, Mekkede onları koruyacak akrabalarım da yok. Bu davranışımı gözönünde bulundurarak Kureyşliler aileme sıkıntı vermezler ümidiyle bu işi yaptım” dedi. Öldürmek isteyen Hz. Ömere (r.a) Efendimiz şöyle dedi: “Hatıb, Bedire katılanlardandır. Allahın Bedir savaşına katılanlara nazar buyurup “Ben sizleri affettim, demediğini kim biliyor?” Hz. Peygamber onu affetmekle beraber, sebep ne olursa olsun, küfre yardım yerine geçecek bir davranışın kesin haram olduğunu bildirmiştir
2 – Eğer size karşı ellerine bir fırsat geçerse, size düşman kesilirler. Ellerini de, dillerini de size fenalık etmek için uzatırlar ve sizin de kâfir olmanızı cân-u gönülden isterler.
3 – Ne hısımlarınızın, ne de evlatlarınızın kıyamet günü size faydası olmaz. Allah kıyamet günü aranızı ayırır, itaat edenleri cennete, kâfir ve âsileri cehenneme gönderir. Allah yaptığınız her şeyi görür.
4 – İbrahimde ve onunla beraber olanlarda size güzel bir örnek vardır: Hani onlar hemşehrilerine şöyle demişlerdi: Bizim, ne sizinle, ne de Allahtan başka ibadet ettiğiniz şeriklerinizle hiç bir ilişiğimiz kalmamıştır. Siz Allahın tek İlah olduğuna inanmadıkça, biz sizi reddediyor, bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve nefret meydana geldiğini ilan ediyoruz. Ne var ki İbrahimin babasına: “Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Bununla beraber, Allahın senin hakkında dilediği hiç bir şeyi önlemem mümkün değildir.” demesi başka. Onun ve beraberinde olanların duası şudur: “Ey Yüce Rabbimiz, yalnız sana güvenip dayandık, Sana yöneldik ve sonunda da Senin huzuruna varacağız. [19,47; 26,86-87; 9,113-114]
5 – “Ey Ulu Rabbimiz, bizi kâfirlere deneme konusu kılma, affet bizi. Çünkü Sen Aziz ve Hakimsin: mutlak galib, tam hüküm ve hikmet sahibisin. Müminlerin kâfirlere deneme konusu (fitne) kılınması şu şekillerde olabilir: 1-Kâfirlerin hâkim ve galip olup müminleri dinden uzaklaştırmak için baskı ve işkence uygulamaları. 2-Müminlere galebe sağlamaları sebebiyle kâfirler kendilerini üstün görüp “İslam hak din olsaydı, gerçeklere dayansaydı müslümanlar böyle perişan olmazlardı.” diye kendi inkârlarını doğru bulmaları. 3-Kâfirler baskı sonucunda müminleri tavizlere sevkedip, islamî ahlak ve faziletlerinden uzaklaştırarak, başka insanlara alay konusu yapmaları.
6 – Onlarda sizin için, Allaha ve ahiret gününe kavuşmayı arzu edenler için güzel bir örnek vardır. Ama kim de aksine giderse bilsin ki Allah Ganî ve Hamîddir: hiç bir şeye ihtiyacı yoktur, her türlü hamd ve övgü Ona mahsustur.
7 – Umulur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında bir sevgi ve yakınlık kurar. Çünkü Allah herşeye kadirdir. Allah Gafurdur. Rahimdir. [3,103; 8,63; 60,1; 5,57] 4. Âyet, kâfir akrabalarla ilişkilerin kesilmesini istemişti. Müminler bunu uygulamışlardı. Fakat bunun onlara zor geldiğini Allah Teala elbette biliyordu. Bundan ötürü, dürüst ve ihlaslı müminlerin akrabaları ile olan düşmanlıklarının sevgiye dönüşeceğini Allah Teala müjdeledi. Çok geçmeden Mekkenin fethi ile bu müjde gerçekleşti.
8 – Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü Allah âdil olanları sever. Bu ayet müslümanlarla Mekke müşriklerinin ilişkilerinin son derece gergin olduğu sırada inmiştir. Buna rağmen iyiliği, insaf ve adaleti emretmesi, oldukça dikkate değer.
9 – Allah sadece, dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi yerinizden yurdunuzdan kovan ve kovulmanıza destek veren kâfirleri dost edinmenizi meneder. Her kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. Kâfirlerle ilişkileri kesmek, her türlü alakayı kesmek anlamına gelmez. Bu ayet açıklıyor ki ilişki kesmenin sebebi, kâfir olmaları değil müminlere zulüm ve işkence uygulamalarıdır. Müslümanlara düşmanlık etmeyen gayri müslimlere iyi davranmak gerekir. Nitekim Hz. Ebu Bekir’in hanımı Kuteyle kâfir idi. Hudeybiye anlaşmasından sonra kızını görmek üzere Medineye geldiğinde kızı Esma: “Annem ile görüşeyim mi?” diye sorunca Efendimiz: “Evet, hem de ona iyi davran” demiştir. Müslümanın gayri müslim muhtaçlara yardımda bulunmasına hiç mani yoktur.
10 – Ey iman edenler! Mümin hanımlar size katılmak üzere hicret etmiş olarak geldiklerinde onları imtihan edin. Gerçi Allah onların imanlarını pek iyi bilir. Ama siz de onların mümin olduklarını anlarsanız, artık onları kâfirlere geri göndermeyin. Bundan böyle bu hanımlar kâfir kocalarına, kâfir kocaları da bu hanımlara helal olmazlar. Bununla beraber kocalarına da vermiş oldukları mehirleri, siz iade ediniz. Kendilerine mehirlerini ve-rerek bu kadınlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın. Onlara harcadığı-nız mehri, varacakları kâfir kocalarından isteyin. Kâfirler de, İslama girip sizinle evlenen eşlerine sarfetmiş oldukları mehri sizden geri istesinler. Allahın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Zira Allah her şeyi hakkiyle bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. Hudeybiye antlaşmasına göre İslamı kabul edip Medineye gelecek olanların Mekke müşriklerine geri gönderilmesi gerekiyordu. Fakat bir müslüman hanım, kâfir kocasının nikâhı altında kalamayacağından ayet onları koruyor, ancak gelişlerinin kocadan kurtulmak değil, sırf dinlerini kurtarmak gayesiyle olduğunu teyid etmelerini şart koşuyordu. Hudeybiye anlaşmasına göre Mekkeden Medineye giden müminler Mekkeye geri gönderileceklerdi. Fakat antlaşma metninde herhangi bir kişi değil, recul kelimesi kullanıldığından, bu sadece erkekleri kapsıyordu. Onun için Ukbe b. Ebî Muayt’ın kızı Ümmü Gülsüm hicret edip Medineye gelince kardeşleri onu geri istemişler, Peygamberimiz recul kaydını hatırlatarak geri vermemiş, onlar da hiç bir itirazda bulunamamışlardı.
11 – Eğer eşlerinizden biri dinden dönüp kâfirlere kaçar da, sonra yaptığınız savaşta siz galip gelirseniz, eşleri gitmiş olan kocalara ganimet malından, harcadıkları mehir kadar verin. İnandığınız Allaha karşı gelmekten sakının.
12 – Ey Peygamber! Mümin hanımlar Allaha hiç bir sûrette ortak tanımamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, hiç yoktan yalan uydurup iftira atmamak, bulduğu bir çocuğu, kocasına isnat etmemek veya gayrı meşrû bir çocuk dünyaya getirip onu kocasına mal etmemek, senin kendilerine emredeceğin meşrû olan herhangi bir konuda sana karşı gelmemek hususlarında sana biat etmeye geldiklerinde, sen de onların biatlarını kabul et ve onlar için Allahtan af dile. Çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir: Affı ve ihsanı boldur. Bu ayet Mekkenin fethi günü inmiş, erkeklerden sonra kadınlardan da biat alınmıştır. Çocuk öldürmekten maksat: “kız çocuklarını öldürüp gömmek” tir. Meşrû bir hususta: Senin onlardan istediğin meşrû bir şey, yahut nehyedeceğin bir münker hususunda demektir. Resulullahın meşrû olmayan bir şeyi istemeyeceği kesin olduğu halde böyle buyurulması, müminlere “Halık’a isyan olan hiç bir işte mahluka itaat edilmez.” prensibini hatırlatmak içindir.
13 – Ey iman edenler! Allahın kendilerine gazab ettiği bir güruhu dost edinmeyin. Onlar ki ölüp kabre giren bir kâfir nasıl ahiret mutluluğundan ümidini kesmişse, kendileri de ahiretten öyle ümitlerini kesmişlerdir. Verdiğimiz meale göre, burada bir kısım yahudi-lere ima edilmektedir. Onların ahiretten ümitsizlikleri, ya ahireti kabul etmeyişleri, ahirete iman etmemeleri sebebiyledir, yahut Tevratta geleceği bildirilen ve risaleti kesin olan Hz. Peygamber (a.s) ı inkâr etmeleri sebebiyle, bunun mutlaka böyle bir cezasının olacağını bildiklerinden olabilir. Diğer muhtemel meal şöyle olabilir: “O kimseleri dost edinmeyin ki Allah onlara gazab etmiş, ahiretten ümidi kesmişler ve kâfirler, mezara girenlerden nasıl ümitlerini kesmişlerse, onlar da ahiretten öylece umutlarını kesmişlerdir.”