Mide; insanlarda ve hayvanlarda karın boşluğunun üst kısmında bulunan ve yenilen yiyecekleri sindirmeye yarayan torba şeklindeki iç organ, kursak, karın bölgesi, karın gibi anlamlara gelir. Mide mecaz anlamı ise; yeme içme isteği, iştah demektir. İşte mide kelimesi ile ilgili cümleler.
– Hanım, fırından ne biçim ekmek almıştın mideme oturdu.
– Vâkıâ adamcağız birkaç defa onu da tecrübe etmiş, mîde ağrılarından, filân bahse kalkmıştı. (A. H. Tanpınar)
– Çekil çabuk karşımdan, midemi bulandırıyorsun!
– Ağızlarından geçer ve boğazlarında düğümlenmeden mîdelerine zahmetsizce iner. (R. H. Karay)
– Pişkin pişkin karşıma geçipte midemi bulandırıyorsun!
– Mîdenin penceresi yok ki ne yediğin görülsün yolunda umûmî saz şâiri imajları en büyük hikmetler yerini tutardı. (R. N. Güntekin)
– Dolaptaki pastayı kim mideye indirdi?
– Şüphesiz mîde kâinâtın merkezidir. Beyinden ziyâde o düşünüyor ve bizi idâre ediyor. (P. Safâ)
– Yaptığım dolmaları mideye indirirken iyiydi.
– Mîdesinin ihtiyâcını tatmin edecek tatlılar, şuruplar, envâ-ı kebaplar orada. (R. E. Ünaydın)
– Başkasının malını mideye indirmek, insan olana yakışmaz.
– Yemeğin kokusu ve görünüşü mîde bulandırıyordu.
– Midem kazınıyor, bir şeyler yemeliyim.
– Sinek ufaktır ama mîde bulandırır.”
– Gece gece midem kazındı, kendime sandviç yapayım dedim.
– Gelen bir haber, Hacı Müslüm Bey’in adamakıllı mîdesini bulandırmıştı. (R. N. Güntekin)
– Bugün biraz erken yedik galiba, midem kazındı yatmadan.
– İstanbul açtı; mısır, darı, kuş yemi, hatta süpürge tohumu ekmeği yiyor, mîde fesâdına uğruyor, kurdeşen ve uyuza tutuluyor. (R. H. Karay)
– Bir parça peynir mideyi bastırır.
– Ağaçların meyvelerinden o kadar bol yerler ki mîde fesâdına uğrarlar. (A. Ş. Hisar)
– Midemi bastırmak için yarım simit yedim.
– Bu rahatlık, bolluk, ferahlık havasına esir ticareti, sömürgecilik gibi kokular karışınca insanın midesi bulanıyor. (B. R. Eyuboğlu)
– Yaptığınız iş, mide bulandırıcı bir işti!
– Ağabey, hani Ada’ya giderken nasıl mîdesi bulandı da affedersin, denize istifrağ ettiydi. (B. Felek)
– Midesine bir yumruk attım.
– Bir tabak sütlacı götürdüm, midemi bastırdı.
– Dibinde, kıyılmış kertenkele ve yılan parçaları varmış gibi midesini bulandırmıştı. (P. Safa)
– Hasan arabada on dakikadan daha fazla duramaz, yoksa midesi bulanır.
– Şu hardalı nedense midem kaldırmıyor.
– Mebuslardan midesi ekşiyen birine bizmut, başı ağrıyan bir başkasına veronal verdim. (R. N. Güntekin)
– Şerbetli tatlıları nasıl yiyorsunuz ya, midem kaldırmıyor benim.
– Hale varmadan yolda çürümüş bin bir meyveyi çöplüklerden topluyor, mîdelerine indiriyorlardı. (S. Fâik)
– Senin yaptığın bu saçmalıkları, midem kaldırmıyor artık.
– Mide ağrısı için bir şeyiniz var mı?
– Dibinde, kıyılmış kertenkele ve yılan parçaları varmış gibi midesini bulandırmıştı. (P. Safa)
– Bu adamın söylediklerini, artık midem kaldırmıyor.
– Şu midesi ekşimese hayat da ekşimeyecek onun için, ama ne yapsın? (N. F. Kısakürek)
– Midem ekşidi, ben çıkıp biraz yürüyeceğim.
– Maden suyu varsa versene, midem çok ekşidi.
Mide ile ilgili deyimler ve anlamları
Mide ile ilgili atasözleri ve anlamları