Talim; öğretme, belletme, ders verme, okutma, öğretim, tedris, bir şeyi öğretmek için yapılan düzenli çalışma, alıştırma, egzersiz, Kur’ân’ı tecvit kaidelerine göre düzgün şekilde okuma gibi anlamlara gelir. Talim asker terimi olarak; orduda askerî idman uygulama, öğrenim ve eğitim demektir. İşte talim kelimesi ile ilgili cümleler.
– Bu konuda öğrencileri kısa sürede talim etmeliyiz.
– Fakat misyonerlerin Protestanlığı neşretmek için ibraz ettikleri derecede bir taassupla kendi milletinin lisânını herkese tâlim etmek ister. (S. Sezâî)
– Sana bunları kim talim etti?
– Her dem bana yâr arz-ı ruhsâr eyler / Hüsnüne beni beter giriftâr eyler / Gûyâ ki kemâl-i aşk dersin okutur / Her dem bana ta’lîmini tekrâr eyler (Fuzûlî)
– Dört gündür makarnaya talim ediyoruz.
– Lâkin bu oyunların şekilleri neye zaptolunmuyor, neye tâlim edilmiyor? (A. H. Müftüoğlu)
– …kendisinden Tanzîmat sonrası alafranga Türk hanımefendiliğini bir nebze tâlim ettim (Ergun Göze)
– Nöbette tâlimde ayakta kış yaz / Memleket nâmusu ondan sorulur. (C. S. Tarancı)
– Kuru ekmeğe tâlim ettik, iki su, bir ekmeğe tâlim ettik, tâlîmâtın bu olsun anam dayanırız. (H. Aktunç)
– Talim yapmadan bu işler olmaz.
– Sudan çıktıktan sonra tabanca ile nişan talimi yapardık. (Y. K. Beyatlı)
– Atış talimi yapmak için en yakındaki poligona gittik.
– Halil Hâmid Paşa sür’at topçularına çok ehemmiyet verdi; kendisinden evvel iki yüz elli mevcutlu olan bu ocak kadrosunu iki bine çıkardı; ocağın ilk kuruluşunda tâlim görmüş olan topçuları yeni yazılan efrat üzerine zâbit ve tâlim çavuşu tâyin ettirmişti (İ. H. Uzunçarşılı)
– Öğrencilerin okulda değil de kışla yerindeymiş gibi sürekli talim yapmaları da bana çok saçma geliyor.
– Puta okçusu hem iyi nişancı hem de zarpzen yâni kuvvetli vurucu, hedefi delici olmalıdır. Bunun için uzun zaman ara vermeden torba idmanı ve tâlimhâne atışı yapması gerekir. (Ü. Yücel)
– Eğer böyle talimlere katılmamaya devam edersen başarısız olursun.
– Çocuklar son derece iyi niyetliydiler, üstelik o güne kadar iki yüz, üç yüz bine tâlim ettikleri köşelerinde birden bire keşfedilmiş olmanın heyecânını yaşıyorlar. (E. Ardıç)
– Her gün talim yaptığımız için gerçekten çok yoruldum.
– Hocalar ve şeyh efendiler ile yeniçeri ağası Mehmed Celâleddin Ağa, eşkinci nâzırı Sâib Efendi, sabahleyin erkenden yeni odalardaki eski tâlimhâneye giderek öğle namazını müteâkip elli bir ortanın her birinden ayrılmış olan neferler meydana çıkarılarak duâ ve senâ ile elbiseleri giydirilip ellerine silâhlar verildi. (İ. H. Uzunçarşılı)
– Her sabah erkenden kalkar, gün ağarırken talim yapardık.
– Ersagun, “Gece tâlimine gidiyoruz deriz” dedi. (M. N. Sepetçioğlu)
– Bülbüle bu sözü ta’lîm edeyim. (S. Çelebi)
– Vatandaş kuru ekmeğe talim ederken, yöneticiler saraylarda sefa süremez.