İrfan; bilme, anlama, biliş, anlayış, kültür, gerçeği anlama husûsundaki güçlü seziş yeteneği, görgü ve sezişten gelen ruh uyanıklığı gibi anlamlara gelir. İrfan tasavvuf’ta ise; Allah’ın gizli sırlarına ve eşyânın hakîkatine tefekkür, keşif ve ilham yoluyle vâkıf olma, tevhit ilmini zevk edinme demektir. İşte irfan kelimesi ile iligli cümleler.
– Bu tabiatın, ilmin, irfânın ötesinde bir hakîkatti. (Ö. Seyfeddin)
– Bilmeğe irfandan rehber isterler. (P. S. Abdal)
– Artık Palmir bir sanat, irfan, ticâret kıblesiydi. (R. H. Karay)
– Ehl-i irfânın da mâl-i bî-şümârıdır kitâb. (K. Çelebi)
– Sonra irfânı için söyleyecek söz bulamam / Oğlanın bildiği öğrendiği her şey sağlam. (M. Âkif)
– Zira onun irfan seviyesi hakkında malumatım pek azdır. (R. H. Karay)
– Bir vakitler pâdişah ve şehzâde saraylarının, vezir ve rical konaklarının birer ilim, irfan ve sanat akademisi hâlinde işlemiş olmalarına karşılık, şimdi edebiyat mahfillerinin çayhânelere ve meyhânelere düşmüş olmaları cidden hazindi. (S. Ayverdi)
– En büyük emelim, maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir. (Atatürk)
– Murâdın anlarız ol gamzenin iz’ânımız vardır / Belî söz bilmeyiz ammâ biraz irfânımız vardır. (Nedim)
– Bununla berâber bir deli kurşun henüz göğsünü delmediyse ve delmezse emînim, ileride köyünün en irfanlı sohbet edeni bu adam olacaktır. (R. E. Ünaydın)
– Âdemin da’vâ-yı irfan hüccet-i hüsrânıdır. (M. Nâci)
– Pek az kişi gördüm ki hayât-ı irfânında bir târihe merak devri geçirmiş olmasın (C. Şahâbeddin)