Koşumlar, insana hayvanların gücünden yararlanma olanağını sağlar. Uzun bir zaman, atın koşumu, hayvanın boynunu sıkan ve gücünü büyük ölçüde kısan bir kayış tasmadan ibaret kaldı. Avrupa’da hamut, Ortaçağ’da ortaya çıktı. Hamut; atları arabaya koşarken boyunlarından geçirilen, üzeri meşin kaplı ağaç halka ya da içi saman, kıtık vb. dolu meşin halka demektir.
Binlerce yıl boyunca en ağır yükler, insanlar tarafından kol gücüyle çekildi. At, hemen hemen yalnızca binek olarak ya da hafif yükleri çekmekte kullanılıyordu. Buna karşılık boyunduruk vurulmuş öküz, en ağır yükleri ağır ağır sürüklüyordu.
Çin’de, M.ö. III. yüzyıldan itibaren, hayvanın omuzları üzerine yerleştirilen ve gücünü engellemeyen bir koşum kullanılıyordu. Avrupa’da kolanlı ilk koşum tasviri, M.S. VIII. yüzyılda, İrlanda’daki bir anıtta görüldü.
Omuz kemiklerine dayanan ve boynu serbest bırakan, kıtıkla doldurulmuş sert halkanın yani hamudun kullanılması X. yüzyıldan itibaren yaygınlaştı. Bu sayede hayvan bütün gücünü ortaya koyabiliyordu. Çin’de II. yüzyıldan beri bilinen, hayvanları art arda koşma usulü ise, Batı’ya XI. yüzyıla doğru girdi. Bu bir devrimdi. Zira bu koşum şekli, taşınacak yükü büyük çapta arttırmak olanağını veriyordu. Böylece, çok daha fazla eşya, çok daha çabuk ve çok daha uzaklara taşınabiliyordu. Yolculuk süresini azaltma yarışındaki bu aşamayı, patlamalı motorun ve buhar makinasının iki yüzyıldan beri taşıtlara kazandırdıkları olağanüstü hız izleyecekti.