Seyrek; arada sırada olan, ara sıra, az rastlanan, nâdir, parçaları veya benzerleri arasında fazla mesâfe bulunan, aralıklı, aralarında açıklık bırakarak, uzun zaman aralıklarıyle gibi anlamlara gelir. İşte seyrek kelimesi ile ilgili cümleler.
– Teyzem, annemi çok seyrek olarak ziyarete gelir.
– Göğsünün ortasında tıpkı çenesindeki sakalı andıran kırçıl seyrek bir tutam kıl vardı. (R. H. Karay)
– Seyrek görüşmelerimizde o dâima, münâsip bir iş bulursa Türkiye’ye dönmeyeceğini söyler. (S. Erol)
– Uzun geceliğinin altından ayak bilekleri görünüyor ve bir yere oturduğu zaman, sarı, seyrek ve ince tüylerle kaplı muntazam bacaklarının alt kısımları meydana çıkıyordu.
– Hocam, görüşemiyoruz, pek seyrek geliyorsunuz. (F. Reşat)
– İçeride, eski top kandillerin ötesinde berisinde seyrek elektrik fânusları sert ve şişkin yanıyordu (R. E. Ünaydın)
– Çınarlar seyrek dikilir.
– Güzel, ıslak bahçeler de tükendi; zeytinlikler de seyrekleşti (Refik H. Karay)
– Pastanın üzerinde seyrek bir şekilde çikolata parçacıkları vardı.
– Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı. (P. Safa)
– İki taraf da mümkün olduğu kadar ağırdan almış olmak için sual ve cevapların arasını uzatıyorlar, birbirlerine pek seyrek gidiyorlardı.
– Hatta ziyâretlerimi biraz seyrekleştirdiğim zaman sitem bile ediyordu. (K. Nâdir)
– Ağaçların seyrek yapraklarında yağmurların gizli ürpertisi var. (Y. Z. Ortaç)
– Ter damlalarıyla ıslanan ince ve seyrek bıyıkları, arkadaşlarının önünde, şaşkın bir gülüşle sanki daha seyrekleşiyordu.
– Seyrek de olsa işlerimiz devam ediyor ve para kazanmaya çalışıyoruz.
– Kedi gözü sendromu, doğuştan gelebilen ve seyrek olarak görünen bir kromozomal anomalidir.
– Köpeğin açlıktan kılları sertleşip seyrekleşmiş. (R. H. Karay)
– Seyrek ağaçların olduğu bir ormana gittik.
– Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi. (H. E. Adıvar)
– Bu işleri seyrek olarak yaptığımız için tam olarak bilmiyorum.
– Şehir Hatları İdâresi araba vapuru servislerini seyrekleştirdi. (B. Felek)
– Muhârebâtın seyrekleşmesi, kesîrü’n-nüfus cemiyetlerin yâni büyük devletlerin semere-i teşekkülüdür denebilir. (C. Şahâbeddin)
– Ağaçların hepsini seyrek olarak dikelim.
– Çiçekçilerde böyle seyrek renkte çiçekler bulmak ilgimi çekiyor.
– Sazlık burda artık insana ürküntü vermeyecek kadar seyrekleşiyordu. (K. Tâhir)