Dudak; ağzın yüze göre daha kırmızı renkteki dolgun ve etlice alt ve üst iki kenarından her biri, bir şeyin ufak bir çıkıntı teşkil eden kısmı gibi anlamlara gelir. İşte dudak kelimesi ile ilgili cümleler.
– Beni karşısında görünce dudağını ısıracak eminim.
– Yeni alınan elbiseye şöyle bir dudak büküp geçti.
– Annesinin pazardan aldığı ayakkabılara dudak büktü.
– Üşümesi gitmiş, yüzüne ateş basmıştı. Gülmemek için alt dudağını ısırıyordu. (K. Tâhir)
– Çok azarlama, çocuk dudak bükmeye başladı.
-Belini sarmak istedim, dudaklarını ısırarak gözlerimin içine baktı. (K. Nâdir)
– Dudak bükmüş, gözleri sulanmıştı.
– Prens Petonleç daha beter sarardı, dudaklarını ısırdı. (Ö. Seyfeddin)
– Yaptığı resim hepimize dudak ısırtmıştı.
– Balonunu elinden kaçırınca dudağını büktü.
– Yazdığı son kitabıyla dudak ısırttı herkese.
– Bir yeşil çam altında dudak dudağa geldik. (E. B. Koryürek)
– Geldiğimden beri dudak sarkıtıyor bu çocuk, bir problem mi var?
– Denizden gelen fısıltılar, dudak dudağa sevişmeler. (R. N. Güntekin)
– Çocukların izlediği saatte, filmde dudak dudağa kalmalar hoş olmuyor.
– Garp taklitçiliğine yaslanarak, İstanbul’a dudak bükerek tepeden bakıyordu. (S. Ayverdi
– Eve dudağınızda bir şarkı ile dönüyorsunuz. (H. Taner)
– Uzun süreden sonra kavuşunca, sarılıp dudak dudağa kaldılar.
– Cangüzel hanım her şeye dudak büker olmuştu. (S. Erol)
– Sahilde bisiklet süren ikili, bir ara dudak dudağa öpüştü.
– Size hayır kalmadığını dudak ucuyla söyleyiverirler ve gerçekten dedikleri de çıkar. (R. N. Güntekin)
– Giydiği kıyafetleri görsen, inan dudaklarını ısırırsın.
Dudak ile ilgili deyimler ve anlamları
– Bitkilerde çanak dudağı nasıldır?
– Bir zaman böyle birbirini karşılıklı öpücüklere boğduktan sonra, nefesleri kesilinceye kadar dudak dudağa kaldılar. (N. Cumalı)
– Onu o halde görenler dudaklarını ısırdı.
– Selma Hanım dudaklarını büktü, cevap vermeye lüzum bile görmedi. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Dünya liderlerinin çoğunun yıllık gelirleri dudak uçuklatıyor.
– Yüzünün yarıdan ziyâdesini kapayan beyaz güneşliği altında yalnız çenesi ile dudakları görünüyordu. (R. N. Güntekin)
– Dudak tiryakisi olduğunu söylüyordu.
– Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı. (H. E. Adıvar)
– Sırma işlemeli ipek peşkirlerle dudaklarımızı kuruttuk. (A. Hâşim)
– Dudak payı bırakırsan, çayımı rahatça içebilirim.