Emir; bir şeyin yapılması veya yapılmaması husûsunda bildirilen kesin hüküm, hükmüne uyulması istenen zorlayıcı söz, buyruk, komut, talimat, ferman, istek, yapılması istenen şeyi bildiren yazı, yazılı belge gibi anlamlara gelir. İşte emir kelimesi ile ilgili cümleler.
– Emir büyük yerden gelince işi hemen bitirdi.
– Onun emrine girip çalışmak zorunda kalmıştı.
– Ustanın muhtemel emirlerini bekliyorlardı. (A. Hâşim)
– Bu daireyi büro olarak onun emrine verdiler.
– Arabadan atladı ve derhal emir verdi: Lambaları söndürünüz. (P. Safâ)
– Emir kulu olmak o kadar da kolay değil.
– Sonra bütün ev halkı bir zaman için hastanın emri altına girer. (R. N. Güntekin)
– Ali’yi kurşuna dizecek bölüğe kumanda için emir alaydınız ne yapardınız? (N. Kemal)
– Garp, durmadan istemesine ve bulduğu ile kanâat etmeyip hamle üstüne hamle yapmasına karşılık maddeyi emrine almış sayılırdı. (S. Ayverdi)
– Gizli bir yerden emir aldığı belli.
– İkide birde dönüp benden bir emrim olup olmadığını soruyordu. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Onları daha ziyâde bürokratların emir kulları ve çalım âletleri saymak gerekir. (A. Kabaklı)
– Bazı insanların benim emrim altında olması onların köle olduğu anlamına gelmez.
– Yaratıcı rûhun emrinde idiler, onun istediğini yaptılar. (A. H. Tanpınar)
– Alpaslan’ı, muhârebe emrini vermeden evvel hangi kuvvetler ziyâret etti ve ona neler gösterdi? (A. H. Tanpınar)
– Eczaneye, doğru eczaneye, diye emir verdi. (H. Taner)
– Niçin bu savaşa katıldım ben, neden eski nalbandın emrine girdim? (B. Büyükarkın)
– Ben kimseden emir alarak hareket etmem.
– Cümle mahlûkāt onun emrindedir. (S. Çelebi)
– Kredi kartıma fatura ödeme emri verdim.
– Ahmet Bey emri alır almaz doğru dîvân-ı harbe gitti. (N. Kemal)
– Asker emir verince kışlada kuş uçmaz.
– Validen sert bir emir aldım. (R. N. Güntekin)
– Ben kimseden emir almam.
– Ölürüm, emrinden bir harf dışarı çıkmam. (H. R. Gürpınar)
– Bana niye kızıyorsunuz ki, ben emir kuluyum.