Kahraman; yiğit, bahâdır, gayretli, gözü pek ve cesur, savaşta yiğitlik ve cesâret göstererek korkusuzca dövüşen kimse, mukaddes bildiği şey uğruna büyük fedakârlıklara katlanan, bir olayda yeri en önemli olan kimse gibi anlamlara gelir. İşte kahraman kelimesi ile ilgili cümleler.
– Kahraman askerimiz yine destan yazmaya devam ediyor.
– İnsanlığın bütün rehberleri gibi fikriyle bir kahramandır. (A. Hâşim)
– İmparator, ölümü istihkar edip er meydanında can verecek bir kahramandı. (S. Ayverdi)
– İhtiyar ağlayarak Cem’in eski kahramanlıklarını anlattı. (Ö. Seyfeddin)
– Böyle bir mağlûbiyet eserini de kahramanlık şânına yediremedi. (A. M. Efendi)
– Kahramanlar vardı beller / Kuşaklı, eller palalı. (A. N. Asya)
– Edip Hoca kahramanlık iddiâsı olmayan bir adamdı. (A. H. Tanpınar)
– Adl ü hikmetle eden sen gibi re’y ü tedbîr / Kahramandır ne kadar etmese de ceng ü cidâl. (Şinâsî)
– Olayın kahramanı küçük bir çocuktu.
– Son golün kahramanının yüzü, öpülmekten tükürük içinde kalmıştı. (H. Taner)
– 700 senelik Osmanlı târihinde nice kahramanlıklar, nice bozgunlar vardı. (B. Felek)
– Top mermisini kaldıran Koca Seyit Onbaşı ile yine bu savaşta kahramanca mücadele eden Ömer Çavuş Havranlıdır.
– Kurtuluş Savaşı esnasında Durmuş isimli İnegöllü kahraman bir çocuğun hikayesini anlatıyor.
– Kahraman Mustafa Kemal Atatürk seksen yıl önce bugün tam olarak burada Türkiye Büyük Milleti’ni açtı.
– Bu davranışı ile milletin gözünde kahramanlaştı.
– Vak’anın en büyük kahramânı, hem de iyilik yönünden en büyük kahramânı ben olacağım. (A. M. Efendi)
– Al bayrağa narin eller işliyor zafer / Uzaklarda yaralanır kahraman nefer. (E. B. Koryürek)
– Oradaki son Türklerin nasıl kahramanca vuruştuklarını, masanın üstünden aldığım şifreli telgraftan okudum. (F. R. Atay)
– Her kız çocuğunun gözünde babası büyük bir kahramandır.
– Hareketlerini kahramanların edalarıyla asaletleştiriyor. (A. Ş. Hisar)
– Kahraman Türk Milleti’nin zaferidir Türkiye Cumhuriyeti.
– Anafartalar ve Dumlupınar’ın kahramânı son muhârebenin sabâhında tek başına, ağzında sigarası bir tepeye doğru ağır ağır ve düşünceli çıkar. (A. H. Tanpınar)