Sulu yiyecekleri ağıza götürmekte kullanılan ilk kaşık, hiç kuşkusuz avucun içiyd i. Daha sonra, kavkılar ve meyva kabukları ilkel kaşıkları oluşturdular. Ama, içbükey bir ağzı ve uzunca bir sapı bulunan, küçük bir kürek şeklindeki gerçek kaşığın sofralarda yer alması Ortaçağ’ı buldu.
Mısırlılar, seramikten yapılmış kaşığı bir güzellik malzemesi aksesuvarı olarak düzgün karıştırmakta kullanıyorlardı. Yunanlılar ve Romalılar ise, sofra kaşığını bilmiyorlar ve sadece salçaları çevirmek için bizim bugün kullanmakta olduğumuz kepçelere benzer, büyük kaşıklardan yararlanıyorlardı. Kaşık, ancak Ortaçağ da, zenginlerin evlerinde ortaya çıktı. Yoksullar ise, çorbayı doğrudan doğruya, ağaç ya da pişmiş topraktan yapılma kâselerden içiyorlardı. Önemli kişiler, kristalden, kıymetli taşlarla süslü madenden, kemikten, altından ya da fildişinden yapılmış kaşıklar kulanıyorlardı. Birçokları da tahta ya da demir kaşıklarla yetiniyordu.
Sapı bir spatula biçimindeki modern kaşık, ancak XVII. yüzyılda doğdu. Biz bugün nasıl, çorba, tatlı ve çay için ayrı ayrı kaşıklar kullanıyorsak, eski devirlerde de insanlar, yerine göre değişik -örneğin yumurta için ayrı, kabuklu deniz ürünleri için ayrı- kaşıklar kullanıyorlardı. Hastalara, o meşhur hint yağı gibi ağır kokulu ve mide bulandırıcı ilâçları yutturmak için özel olarak yapılmış bir kaşık bile vardı. Bu kaşığın uzun burnu, yutağa kadar girer ve hattâ ağız kısmı da, ilâcın dile veya damağa değmesini önleyen bir kapakla kapanırdı.
Kaşık ile ilgili atasözleri ve anlamları
Kaşık ile ilgili deyimler ve anlamları
Bir kaşık suda boğmak ile ilgili cümleler
Çatalın tarihçesi hakkında bilgi
Bıçağın tarihçesi hakkında bilgi