Maruz; bir şeyin karşısında veya etkisinde bulunan, bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak, serilmiş, yayılmış, sergi hâlinde göz önüne konulmuş, arz edilen, sunulan, verilen gibi anlamlara gelir. İşte maruz kelimesi ile ilgili cümleler.
– Beni, babamın öfkesine maruz bırakma.
– Allah’ım bizi zorlu imtihanlara maruz bırakma.
– Çocuklarınızı sigara dumanına maruz bırakmayın.
– O kadının durmak bilmez çenesine maruz bırakma.
– Çocuklarınız sigara dumanına maruz kalmasın.
– Öğretmenin öfkesine maruz kalmamak için, ödevlerini hep yapar.
– Türkiye’de beresinden dolayı polis tâkibine mâruz kaldığını utanarak anlatır. (Ergun Göze)
– Sinsi bir darbe teşebbüsüne maruz kaldık.
– Şimdi kocası Tuğrul Bey’in de mâruz olduğu tehlikeyi düşünen (…) Samîme (…) bunalıyor, sararıyordu. (A. H. Müftüoğlu)
– Röntgen odasına yaklaşıp radyasyona maruz kalma.
– Zayıf âsâbı hiçbir zaman bu kadar kalabalığa, bu kadar şamataya mâruz olmamıştı. (H. Z. Uşaklıgil)
– Saldırıya maruz kalmamak için dikkatli olun.
– Orada kimi tehlikelere maruzdular.
– Radyasyona maruz kalmamak için röntgen çektirmedi.
– Ahmet fiziksel ve duygusal istismara maruz kalmıştı.
– Moda Çayırıyle Kuşdili güneşe mâruz bir şâir fideliğidir ki senede birkaç nesil çıkarır. (R. H. Karay)
– Onun kırıcı sözlerine maruz bulundum.
– Taraf taraf işgallere, istilalara maruz kaldık. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Deri çok uzun süre boyunca güneş ışığına maruz bırakılmamalı.
– O şey üç ay sergide mâruz kaldı. (Ş. Sâmi)
– Soğuk havanın etkisine maruz bulunduk.
– Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalini safsatalarla tehlikeye maruz bırakamaz. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Ben gece sisine maruz kaldığımdan soğuk aldım.
– İş yerinizde kötü muameleye maruz bulundum.
– Çimin üzerindeki siyah köpek güneşe maruz kaldı.
– İş yerinizde kötü muameleye maruz oldum.
– Herkes, her an müthiş bir tehlikeye maruzdur. (P. Safa)
– Soğuk havanın etkisine maruz olduk.
– Onun kırıcı sözlerine maruz oldum.