Rahat; insanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, üzüntüsü, sıkıntısı, ıztırabı, yorgunluğu, tedirginliği olmayan, telâşa kapılmayan, geniş ve gamsız, olanlara aldırmayan, kolay bir şekilde, zorlanmadan gibi anlamlara gelir. İşte rahat kelimesi ile ilgili cümleler.
– Rahat durmadın, beni zor durumda bıraktın.
– Kardeşi evde hiç rahat vermiyor.
– Misafirliğe gittiğimizden beri çocuk rahat durmadı.
– Kış günü evde rahat kıçına batmış, habersiz çıkıp gitmiş.
– Şu yaşıma geldim, hiç rahat yüzü görmedim desem yeridir.
– Rahatsızlık vermekten zevk mi alıyorsun?
– Yataklı vagonda yolculuk şüphesiz çok rahat bir şey. (A. H. Tanpınar)
– Garibim rahat yüzü görmeden göçtü gitti bu dünyadan.
– İki rençber, yüzleri tarlada işleyen iki insan kadar rahat, küreklerin tersiyle babamın üstüne yığılan toprağı düzlüyorlar. (Y. Z. Ortaç)
– Rahatsızlık duymayın lütfen, biz az sonra gideceğiz.
– Misâfirliğimizin üçüncü günü mutlaka rahattan rahatsız olmaya başlardı. (Y. Z. Ortaç)
– Size rahatsızlık vermek istemem, ben gideyim dilerseniz.
– Derler ki bugünden itibaren Zeliha’nın kalbi rahat yüzü görmedi. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Babası eve gelince rahatı kaçtı.
– Rahata kavuşmak için engellerle çarpışırız, rahata kavuşunca da rahatı çekilmez buluruz. (Henry B. Adams)
– Babamın dırdırından annem hiç rahat yüzü görmedi.
– Ve dizimin acısını duymayarak yürüyorum, istikbâlimden başka bir yere çıkan rahat ve emin bir yolda gider gibi yürüyorum. (P. Safâ)
– Yaşlılıkta rahat etmek isteyen, gençliğinde çok çalışsın.
– Sınavları atlatıp, rahata kavuşmak istiyorum.
– Yüzü âdeta Raphael’in Saint-Sixte Meryem’indeki kadar mâsum ve rahat. (R. H. Karay)
– Komşusu yüzünden rahatı kaçıyordu.
– Bir didişme bütün hayat / Uyanır mı böyle rahat / Bir uykuya yatan. Uyu. (Orhan S. Orhon)
– Rahatlık mı battı, ne işin var bu karda kışta burada.
– Halkı râhatsız eden kimsede râhat mı kalır. (Nâbî)
– Evine hırsız girmiş, bu kadar rahat olmana anlam veremiyorum.
– Bana öyle geliyordu ki maskenin altında rahat, canlı, genç çehre hâlâ vardır, saklıdır, şöyle açıvermek kābil olsa. (R. H. Karay)
– Boş ver, rahatına bak, sen mi düzelteceksin diyenlerden nefret ederim.
– Mânevî râhata bir çerçeve yapmış ki gören / Başka bir âlemi görmekle geçer kendinden. (Y. Kemal)
– Komşular iki gündür bize rahat vermiyor.
– İstiyordum ki bu defaki yolculuğum tamâmen rahat, düşüncesiz, vak’asız geçsin. (R. H. Karay)
– Evden ayrılıp tek başına yaşamak istiyor. Rahatlık battı galiba!
– Öyle ki birkaç dakîkalık bir konuşmadan sonra bu mütevâzı ve rahat adamın (…) en rahat ve kahkahalı bir sohbeti keserek en çetin bir karârı verebileceğini (…) sonra yine aynı noktaya dönebileceğini düşünebilirsiniz. (A. H. Tanpınar)
– Yeter ki sen rahatına bak, herşey olacağına varır.
– Vicdanım rahat vermiyor, ders çalışmaya gidiyorum.
– Emin olun ki sizden daha kolay, daha rahat ölürüm. (N. Kemal)
– İş buyurmuyoruz ya, rahatlık batıyor.
– Ödevini yapmadığı için rahatsızlık duyması normal.
– Burada hiçkimse seni rahatsız edemez, sen rahatına bak.
– Emekli olunca, rahata erdi kadıncağız.
– Hem daha rahat uyuyabildirdin; çünkü saçakların altında sabahlara kadar didişen kuşlar da yok. (R. E. Ünaydın)
– Beni rahat bırakırsanız, odamda kitap okuyacağım.
– Ne yapayım, ben anneyim, onlar sağ salim dönerlerse içim rahat edecektir ancak.
– Benim biraz işim var, burada rahat durursan sana bir dondurma alırım.
– Şirketi iflas etti, bir yıldır rahat yüzüne hasret kaldılar.