Kemer; deri yada kumaş gibi bir malzemeden yapılan ve bele dolayarak iki ucu birbirine tokayla tutturulan bel bağı, pantolon ve etek gibi giysilerin bel bölümü, eskiden üstte taşınan altınları yerleştirmeye mahsus sıra sıra gözleri bulunan meşin kuşak, araçlarda kullanılan emniyet kemeri, medreselerde bâzı işlere bakmak ve hoca ile olan meselelerde aracılık yapmak için talebelerin arasından seçilen temsilci, gidiş yollarının şeklinden dolayı bâzı organ bölümlerine verilen isim, kavisli, tümsekli gibi anlamlara gelir. Ayrıca kemer; yapıların kapı, pencere gibi kısımlarını, su yolu, geçit, köprü açıklıklarını, oyuğu aşağı bakacak şekilde üstten kavisli olarak örten yapı unsuru demektir. İşte kemer kelimesi ile ilgili cümleler.
– Kemerleri sıktıra sıktıra millette hâl bırakmadılar.
– Kemeri dolu olana hayat hep güzel.
– Genç, ihtiyar, hepsi tüysüz tüysüz, gözleri fersizdir fakat hepsinin kemeri doludur. (H. E. Adıvar)
– Hayatı yurt dışında geçiyor, kemeri dolu olunca normal.
– Ekonomi yakında toparlanmazsa kemerlerimizi sıkmak zorunda kalacağız.
– Varlığı bir kenara koymuş, yalnız memleketi var etme yolunda kemer bağlamıştır. (S. Ayverdi)
– Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filan hepsi tamamdı. (O. Atay)
– Mustafa emniyet kemerini taksaydı belkide hala hayatta olacaktı.
– Hurma ormanının loşluğu arasında sütunlar, kemerler, kuleler belirdi. (R. H. Karay)
– Bu köprü sekiz kemer üzerinde, dört yüz yirmi dokuz metre uzunluğundadır. (S. F. Abasıyanık)
– Hasan emniyet kemerini geri taktı.
– Sonra şu kemerin altındaki merdivenlerden yorgun ve mütevekkil çıkarlar. (R. E. Ünaydın)
– Revak sütunları, ortaları hafifçe sivri sepet kulpu kemerlerle birbirine bağlanmıştır.
– Soyunun! Ağalara eziyet vermeyin! Ben de sizin gibi kemerimi altınla doldurmak yolunu bilmez değilim, ancak bu günü düşündüm demiş. (F. Reşat)
– Yolda büyük bir kemer var.
– Küçük işletmeler ayakta kalmak için kemerlerini sıkacaklar.
– Nemizi alacaklardı? Paramız yoktu, silâhımız yoktu, mataramız, kemerimiz bile yoktu. (R. H. Karay)
– Kemerime iki delik daha açacağım.
– Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı. (P. Safa)
– Bir süre kemerleri sıkmak zorundayız.
BENZER HABERLER