Sefa; kaygısız ve sakin olma, aşırı derecede zevk ve eğlenceye düşkün olma, değer ölçülerini hiçe sayarak pervâsızca yapılan eğlence, gönül rahatlığı, rahatlık, eğlence, neşe, zevk, akılsızca saçıp savurma, aşırı derecede israf etme gibi anlamlara gelir. İşte sefa kelimesi ile ilgili cümleler.
– Sen evde sefa sürmeye devam et, biz çalışalım, oh ne güzel iş!
– Sınavlar yaklaşıyor, sen sefa sürmeye devam et bakalım.
– Değerli dostlar, davetimize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
– Hoş geldiniz, sefa geldiniz. – Hoş bulduk, sefalar bulduk.
– Arkadaşlarım benden aşırı alınganlığım, saldırganlığım, iğrenç sefâhatim yüzünden bir bir uzaklaşıyorlardı. (S. Erol)
– Sefalar bulduk babacığım, evinize geldik ama siz neredesiniz?
– Şehir câziptir. Fazla para kazandırır. Lâkin fazla para sarfettirir. Sefâhate, büyük şehirlerin kuytu köşelerindeki sefîl zevklere alıştırır. (B. Felek)
– Uzun yıllar cefasını çektiği Yokuş’un sefasını sürecekti artık. (Y. Z. Ortaç)
– Cefa çekilmeden sefa sürülmez.
– Babasının zenginliğinin sefasını sürüyor.
– Şöyle bir iki parça, sağlam nevinden irat ve akar edinip efendi efendi yan gel, sefana bak. (E. Ekrem Talu)
– Gāyet sefih bir adam, son mâmeleki olarak elinde kalan bir arsayı da satıp akçesini sefâhat uğrunda yemeye başladı. (F. Reşat)
– Biri cefasını çeker, diğeri sefasını sürer.
– Yazın cefasını çeken, kışın sefasını sürer.
– Üst komşuya sefa geldine gittiler.
– Halkın sefâletiyle alay edercesine sefâhat düşkünü, iffet karşılığında makamlar, mesnetler kazanan (…) adamlar türemiştir. (Kaya Bilgegil)
– Beni tam manasıyla mesut eden de asıl bu çeşit tatil sefalarıydı. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Her şahsa kendi ismiyle sefa geldin derdi. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Okulu bitti, bir süre sefasına baksın evladım.