Tünel, bir yolun dağları, şehirleri, yada nehirleri yer altından geçmesi için toprağın içinde oyularak meydana getirilmiş uzun bir koridordur. Tünel, yer altından kazı yapılmak suretiyle oluşturulan geçitlerdir. Diğer bir ifade ile Tünel, bir yandan öbür yana geçebilmek için yerin altında, genellikle dağların içinde açılan yol demektir.
Bilinen en eski ve en büyük tünellerden biri, Romalıların eseridir. M.ö. I. yüzyıldan kalma ve aşağı yukarı 700 metre uzunluktaki bu tünel, Napoli yakınlarında Roma yollarını düzenlemekle görevli general Agrippa’nın emriyle yapıldı.
Çağımıza ait ilk büyük karayolu tüneli, 1804 ile 1820 yılları arasında Lyon’u Chambery’ye bağlayan yol üzerinde gerçekleştirilen 308 metre uzunluktaki Echelle tünelidir. En son tünellerden biri ise, Mont-Blanc tünelidir. Denizden 1300 m’den fazla yükseklikte bulunan bü tünel, 12 km boyunca dağı deler ve zirvenin 2400 m altından geçer. İçinde bir kanal bulunan tünellerin en ünlüsü, Marsilya’yı Rhone’a bağlayan 7120 m uzunluktaki Rove (1927) tünelidir. İlk sualtı tüneli, Londra’da yapılmıştır; 1842 yılında inşa edilen bu tünel, Thames nehrinin altından geçer. O zamandan beri, nehir kıyısında bulunan birçok büyük şehir gerek karayolu gerek metro ulaşımlarını sağlamak için tünellerden yararlanıyor. Anvers, Boston, Detroit, Paris, New York ve RotterJam’da durum böyledir. Uzun tüneller, en çok uluslararası demiryollarında bulunur; Saint-Gothard ve yapımı 1898 yılında başlayıp 1906 yılında biten Simplon tünelleri gibi… Bunlardan Simplon tünelinde tek hat bulunduğundan, kayalık kütlede ikinci bir galeri açılarak, 1922 yılında hizmete konuldu. Bu galerilerden her biri 20 km’dir. A.B.D.’deki ünlü Çağlayanlar tüneli 12,5 km uzunluktadır. Yapım halinde bulunan Japonya’daki Seikan tüneli, dünyanın en uzun tüneli (54 km’den fazla)’dır.
Tünel açma yöntemleri nelerdir?
Dağlarda, akarsuların ya da deniz kollarının altında açılan tüneller, bir engelle ayrılmış iki nokta arasında daha kolay ve daha kestirme bir ulaşım sağlar. Bu yeraltı galerilerini kazmak için uygulanan yöntemler, tünelin büyüklüğüne ve içinden geçilecek yeraltı katmanının niteliğine göre değişir.
Kazılan her tünel, onun yapımıyla uğraşan bayındırlık görevlilerinin karşısına bir takım özel sorunlar çıkarmıştır. Örneğin, bazı yerlerde, sızan suların çalışanlara engel olmasını önlemek için, delme işleminden önce, toprak altının dondurulması gerekmiştir. Bir nehir altı tüneli yapılırken, nehrin yatağının altını kazarak tüneli su basma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak yerine, çok defa, nehrin dibinde bir hendek açlır; buraya, uç uca birleştirildikten sonra sıkıştırılmış havayla suyu boşaltılan ve tünelin iskeletini oluşturan madenî veya betonarme sandıklar yerleştirilir.
Geleneksel tünel açma yöntemleri, ağaç kaplama ve duvar örmeye dayanan ikili bir koruma tekniğine başvururlar. Kazıcılar toprağı kazarlar; onların arkasından, kazılan topraklar boşaltıldıktan sonra, işçiler kazı duvarlarını, kirişlerle (ağaç direkler ya da çelik krikolar) desteklenen kalaslar (ağaç ya da maden) yardımıyla sağlamlaştırırlar. Hemen arkasından, duvarcılar, taş, betonarme ya da prefabrike elemanlarla (beton ya da maden) bir kemer inşa ederler.
Modern yöntemlerde, dev makinelerden yararlanılır. Bunlardan biri olan «jumbotnun (fil) kalkanı, kayalık araziyi birçok yerden birden delmeyi ve günde on metre karelik bir kesitte yirmi metreden çok ilerlemeyi sağlar. Fransa’da, Mont-Blanc dağında açılan ve on bir kilometreden uzun olan bir karayolu tüneli bu şekilde gerçekleştirilmiştir. Bu tünel, Fransa-italya arasındaki karayolunu kilometrelerce kısaltmıştır.