Rehavet; gevşeklik, ağırlık, tembellik, atalet, kendini koyuverme, uyuşukluk, uyku isteği, pörsüklük, ihmal, ihmalkarlık, gayretsizlik gibi anlamlara gelir. İşte rehavet kelimesi ile ilgili cümleler.
– Adile Hanım erkeklere pek kıymazdı. Onlar kadınlar gibi hodbin değildirler, en çirkinin bile öyle tatlı rehâvetleri, uysallıkları vardı ki… (A. H. Tanpınar)
– Bayıltıcı bir rehavet hissediyordu, uykuya çok ihtiyacı vardı ve uyudu. (P. Safa)
– Hopla, fırlat ne varsa taş, iğne / Şu muhîtin ser-i rehâvetine. (T. Fikret)
– Bu maçta da bireysel hata ve rehavet istemiyorum.
– Kulluk vazifeleri hususunda sırf belli dönemlerde değil, her dâim gayretli olmak îcâb eder. Gevşeklik, rehâvet, tembellik ve ihmalkârlıktan ve kazanılan ibadet vecdini kaybetmekten, son derece sakınmak gerekir.
– Dalar huzûz-ı rehâvetle havzdan havza / Gerer beyaz kuğular nâzenin boyunlarını. (Y. Kemal)
– Yemekten sonra rehavet çöküyor.
– Büyük çaplı salgın olmadığı için bir rehavet oldu, sanki grip sorunu çözüldü gibi algılandı.
– Âd kavminin hidâyeti için bu tehdîdler de kâfî gelmedi. O kadar sıkıntı ve kıtlık çekmelerine rağmen, yine de istiğfâr edip, Allâh’a ve tevhîd akîdesine dönmediler. Zîrâ aşırı zenginliğin verdiği gaflet, rehâvet ve azgınlık sebebiyle Allâh’a kulluktan çok uzaklaşmışlardı.
– Rehavet her zaman büyük bir risktir.
– Şehirde rehavet maske kullanımını azalttı.
– Bu uzun barış ve refah dönemi kaçınılmaz şekilde ordunun rehavet içine girmesine ve laçkalaşmasına neden oldu.
– Tüm dünya ülkelerinde aynı rehavet durumu yaşanıyor.
– Toplumun her kesimine hitâb edebilen tasavvuf, bir yandan iktisâdî ve ictimâî rahatlık zamanlarındaki rehâvet ve gevşeklikleri engelleyerek mânevî zindeliği devam ettirmiştir.
– Artık seni bu alıştığın rehavet ortamından sıyrılmanı sağlamanın tam zamanı.
– Üstüme bir rehavet çöktü, anlıyor musun?
– Vaka sayısındaki düşüşü devam ettirmek için rehavete kapılmamak gerekiyor.