Surat; insan yüzü, asık yüzlülük, somurtkanlık, soğuk davranma gibi anlamlara gelir. İşte surat kelimesi ile ilgili cümleler.
– Babam biraz surat astı ama anam katıldı gülmekten. (F. R. Atay)
– Yanına vardığımızda suratı bir karıştı.
– İşte ilmin, âlimin kıymeti bilinmeye başladı diye suratımı ekşittim. (Ö. Seyfettin)
– Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden.
– Hemen suratları bir karış asılır, ona bir sövüp saymadıkları kalır. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Birbirinize surat etmeyi bırakıp hemen barışacaksınız.
– Güzel babacığım, biricik kızına surat etmeye devam mı edeceksin?
– Bu akşam suratından düşen yüz parça.
– Surata bak süngüye davran, ben şimdi gidip nasıl konuşayım bu adamla…
– Beni görünce suratı değişti, bilmeden bir şey mi yaptım acaba.
– Ödevleri yapmadığımızı gören öğretmenin suratı sirke satmaya başladı.
– Esnaf adamın suratı sirke satmamalı.
– Maçta kavga çıkmış, adamın suratını dağıtmışlar.
– Suratı mahkeme duvarı eve gidiyordu.
– İşe de geç geldi, suratı mahkeme duvarı gibi.
– Müdürün suratı mahkeme duvarı, bence sonra konuş.
– Tüm yalanlarını suratına çarptım, özür dilemek zorunda kaldı.
– Mesajlaşmalarını okudum, gelsin de hepsini suratına çarpacağım.
– Yaptığı hatayı bu kez suratına çarpmayacağım.
– Sabahtan beri surat bir karış geziyor.
– Bugün onun surat bir karıştı.
– Bu akşam suratından düşen bin parça.
– Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu. (A. İlhan)
– Babamın suratından düşen bin parça, ne oldu yine?
– Takım yenildi, taraftarlarının suratından düşen bin parça.
– O kadar hakaret ettiler, surat kalmamış, yine geldi.
– Ablasına alınan çantayı görünce, suratı bir karış asıldı.
– Babam biraz surat astı ama anam katıldı gülmekten. (F. Rıfkı Atay)
– Suratı kasap süngeriyle silinmiş, ondan artık her şey beklenir.
– Az daha babası suratına indiriyordu.
– Beğenip aldığımız ayakkabılara suratını buruşturmasına sinir oldum.
– Şimdi ters yüzü eve dönsek çocuklar ağlar, bayan surat eder. (R. Nuri Güntekin)
– Suratını asma, gidip yarın sana da alırız.
– İçeride suratını asmış seni bekliyor.
– Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden. (H. Rahmi Gürpınar)
– Onda surat mahkeme duvarı, tükürsem yağmur yağıyor sanacak. (R. Nuri Güntekin)
– İkimizde de birbirimize bakacak surat kalmamıştı. (M. Şevket Esendal)
– Suratına bakınca kaybolduğu anlaşılıyor.
– Suratına bir yumruk attı.