XVII. Yüzyılda Amerika Birleşik Devletlerinin ortasında yer alan uçsuz bucaksız ova, sâdece birkaç Kızılderili kabilesinin dolaştığı bâkir bir topraktı. Dünyanın en uzun üç akarsuyundan biri olan Mississippi ile onun kolu Missouri’nin tanınabilmesi için, XVIII. yüzyıl sonunu beklemek gerekti.
Mississippi ve Missouri’ye İlk keşif gezisini yapanlar, Kanada’da, Michigan gölünün kuzey kıyısında oturan Fransızlardır. 1673 yılında, serüven düşkünü bir tâcir olan Joliet ile onun, bir cizvit papazı olan yol arkadaşı Marquette, yerlilere göre artık batıya ve güneye doğru, Pasifik yönünde akan büyük nehri keşfetmek üzere maceraya atıldılar. Renard ırmağından yukarıya doğru çıkarak, kanolarını bu ırmağın Arkansas ırmağıyla birleştiği yere kadar sürüklediler. Ama, Büyük Okyanusa ulaşamamanın hayal kırıklığı içinde, İllionis üzerinden, Plaines yoluyla geri döndüler. 1679 yılında aynı yolu tutan Cavelier de La Salle, üç yıl sonra, Meksika körfezinde, «suların babası»nın deltasına ulaştı. 1687’de, Louis XIV’ün düzenlediği bir keşif gezisini yöneten Cavelier, denizden itibaren, Mississippi’nin çığırı boyunca çıktı; ama, sazların örttüğü geçidi bulamadan, yol arkadaşları tarafından öldürüldü.
1718 yılında, 1.oire ırmağı kıyılarından gelen Fransız çiftçileri, deltadan uzakta, Meksika körfezinde Louisiana’nın -bu ad, Orleans dükü ve kral naibi Louis’nin şerefine verilmiştir- merkezi New Orleans’ı kurdular. Ancak 1794 yılında, Truteau, Missouri’nin kaynağına kadar çıktı.