Âyet sözlükte; açık alâmet, işaret, nişane, delil, olağanüstü bir olay ve topluluk gibi anlamlara gelir. Sözlükteki asıl anlamı “bir şeyin ve bir amacın mevcudiyetini gösteren alâmet’tir. Çoğulu ây veya âyât’tır. Terim anlamı olarak ayet; Kur’ân-ı Kerim’deki sûrelerin içinde bulunan, başı ve sonu belli olan, bir veya daha fazla cümleden oluşan söz demektir. Diğer bir ifade ile ayet, Kur’an-ı Kerim’de durak işaretleri arasındaki cümle ya da ifadeler anlamına gelir. Kur’an surelerini oluşturan kısımlardan her biri demektir. Âyetin son kelimesine, iki âyeti birbirinden ayırdığı için fâsıla (ayıran), bu fâsıla kelimesinin son harfine de harfu’l-fâsıla (ayıran harf) denir.
Kur’ân âyetleri hem birer mucize, hem Hz Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) nübüvvetine, doğruluğuna, Allah’ın kuvvet ve kudretine, hidayet ve ilmine birer delil ve alâmet, düşünen kimseler için birer ibret, insanlarda hayret ve hayranlık uyandıran şey ve harflerden, kelimelerden ve cümlelerden meydana geldiği için topluluk anlamları vardır.
Kur’ân-ı Kerim’de 114 sure, 6236 ayet bulunmaktadır. Mekke’de inen ayetlere “Mekki ayet”, Medine de inen ayetlere ise “Medeni ayet” denir.
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki;
Biz sana apaçık âyetler (helâl ile haramı, doğru ile yanlışı açıklayan) indirdik. Onları fâsıklardan (kâfirlerden) başkası inkâr etmez.” (Bekara sûresi: 99)
Kur’ân’da ayet kelimesi; aynı temel anlamları içerecek şekilde mucize (Bakara, 2/211; Mü’min, 40/78), alâmet (Bakara, 2/248), ibret (Nahl, 16/11), acâib iş (Mü’minûn, 23/50), delil (Rûm, 30/20-25; İsrâ, 17/12) ve Kur’ân âyeti (Nahl, 16/101) karşılığı olarak kullanılmıştır.
Kur’ân, sûrelerden, sûreler de âyetlerden oluşmuştur. Âyet, sonu ve başı belli olan, uzun veya kısa, bir harf veya birkaç kelime veya cümleden oluşan Allah’ın sözlerine denir. Her âyet Kur’ân’dır. Anlamlı en kısa âyet bir kelime olan ve “yemyeşil” anlamındaki “müdhâmmetân” dır (Rahmân, 55/64).
En uzun âyet ise bir sayfadır (Bakara, 2/282). Fâtiha sûresinin başındaki besmele dâhil, Kur’ân da 6236 âyet vardır. Diğer sûrelerin başlarındaki âyetler, sûreleri birbirinden ayırmak için konulmuştur, o sûreden birer âyet değildir. Âyetlerin son kelimelerine kendisinden sonra gelen âyeti ayırdığı için “fâsıla” (çoğulu, fevâsıl) denir. Âyetlerin sûrelerdeki dizilişi vahiy ile belirlenmiştir (tevkîfî). Âyetlerin bir kısmı Mekke’de bir kısmı da Medine’de inmiştir. Manalarının anlaşılırlığı bakımından âyetler muhkem ve müteşâbih kısımlarına ayrılmakla birlikte (Âl-i İmrân, 3/7) sağlam ve güzel olma bakımından bütün âyetler, muhkem ve müteşâbihtir (Hûd, 11/1; Zümer, 39/23).
İlk inen âyetler Alâk sûresinin ilk beş âyetidir. Son inen âyetler hakkında görüş birliği yoktur. Bakara sûresinin 278 ve 281, Nisâ sûresinin 176, Tevbe sûresinin 128-129, Nâs sûresinin 1-3 ve Mâide sûresinin 3. âyetlerinin son inen âyetler olduğu söylenmektedir.