Şafak; güneş’in doğuşundan az önce beliren aydınlık demektir. Şafak, güneş battıktan sonra ufukta kalan kızıllık anlamına da gelir. Şafak atmak; birden içinde bulunduğu durumun ciddiyetini anlayıvermek, bundan dolayı şaşkınlığa düşmek demektir. Şafak sökmek; ufukta şafak aydınlığı belirmek, güneşin doğma belirtileri başlamak, tan ağarmak demektir. Ayrıca şafak, askerler arasında terhis için kalan gün sayısından önce söylenen bir sözdür. Şafak Türkçe’de “tan” kelimesinin Arapça karşılığıdır. İşte şafak kelimesi ile ilgili gerçek ve mecaz anlamlı cümleler.
– O gün şafak sökerken uyanmış, yola çıkmak üzere hazırlanmıştı.
– Şafak sökmeye başlayınca yola çıkmaya karar verdiler.
– Şafak sökerken evden çıkıyor, akşam karanlığında dönüyordu. (R. Enis)
– Onu yanımdan kovunca bende şafak attı.
– Kapıyı kapatınca bende şafak attı. (B.Felek)
– Bu dağın tepesinden şafak sökmesini izlemeyi çok severim.
– Cânâ şafakta sanma tulû etti mâh-ı nev / Yaktı cihânı aşkın odu çıktı bir alev (Bâkî)
– Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamânı / Görmezler ufuklarda şafak söktüğü ânı (Yahyâ Kemal)
– Her gece şafak sökmeden az evel eve geliyor, bütün gün uyuyordu.
– Şafak zamânı batıdan geçen martıların kanatları nasıl ışık ve pembelik içinde kalırsa biz de öyle pembelere bürünmüş ışıktan adamlara döndük (Refik H. Karay)
– Bu âlemler şafak sökünceye kadar devam ederdi (Hâlit Z. Uşaklıgil)
– Tur için şafak vakti buluşup, otobüslere doluştuk.
– Cangüzel’de nihâyet şafak atmış, konağın dört duvarından dışarı çıkamayacağını anlamıştı (Safiye Erol)
– Şafak otuz altı.
– Askerlikte şafak saymak için kullandığım bir program vardı.
– Bu şafak vaktin her şey eskisinden daha iyi olacak merak etmeyin.
– Baktım ki o musîbet gün gelip çatmış / Yolcusunda tayfalarında şafak atmış (Câhit S. Tarancı)
– Şafakla birlikte yola çıkarak memlekete gitmeye karar verdik.
– Haydi yavrularım şafak sökmeden atalar yurdunu gezin, dolaşın.
– Şafak sökmeden bir operasyon yaparak uyuşturucu çetesini yakaladık.
– Bu esnâda şafak sökmeye, gök ağarmaya başlamıştı (Ahmet H. Müftüoğlu)
– Şafak vakti usulca ve sessizce hep birlikte hareket edeceğiz.
– Sizlersiniz bu ânı ışıklarla Türk eden / Eksilmesin şu mutlu şafaklar bu ülkeden (Yahyâ Kemal)
– Şafak sökmeden cinayetlerin sebebi anlaşılır.
– Bu ödev şafak sökmeden biter mi acaba.
– Polisler, şafak vakti operasyon düzenlediler.
– Bıçaklar narlara bakar, derken pâdişahta şafak atar (Eflâtun C. Güney)
– Orduyu bir şafak vakti harekete geçirdik.
– Şafak vakti çalan telefonla ev halkının yüreği ağzına geldi.
– Şafaktan önce evden çıkmamız gerekiyor.
– Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. (M. Akif Ersoy)
– Şafak sökmeden askerlerin yola çıkması gerekiyor.
– Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve nihâyetini akşamın ziyâları tâyin ederdi (Ahmet Hâşim)