Cuma, İslâm dininde çok önemli kabul edilen haftalık toplu ibadet günüdür. Çeşitli hadislerden anlaşıldığına göre cuma günü, daha önce Yahudi ve Hıristiyanlar için haftalık ibadet günü olarak belirlenmiş, fakat onlar bunu değiştirerek Yahudiler cumartesiyi, Hıristiyanlar pazarı haftalık toplantı ve ibadet günü kabul etmişler; son olarak cuma günü, Müslümanlar için yeniden haftalık ibadet günü kılınmıştır.
Cuma namazı, İslam dininde cuma günü öğle vakti cemaatle kılınması farz olan iki rekatlık bir namazdır. Cuma, cem olmak, toplanmak anlamlarına gelir. Diğer bir ifade ile Cuma namazı; Cuma günü öğlen namazı vakti içinde bir hutbeden sonra cemaatle ve cehren kılınan iki rekat farz-ı ayn namazdır.
İlk cuma namazı nerede ve ne zaman kılındı?
Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav) Mekke’den Medine’ye hicret sırasında Kubâ köyünden Medine’ye doğru hareket ettiler. Yolda Rânûnâ Vâdisi’nde öğle vakti oldu. Burada Cuma namazı farz kılındı ve ilk Cuma namazı da burada eda edildi. İlk cuma namazını Peygamber Efendimiz (Sav) kıldırdı.
Cuma Adabı
Faziletiyle ilgili Efendimiz (s.a.s)’den birçok rivayet nakledilen Cuma günü Müslümanlar için hem bir bayram hem de toplu ibadet günü olarak tayin edilmiştir. Hatta bir hadis-i şeriflerinde Allah Resûlü (s.a.s) Hıristiyan ve Yahudiler’e de Cuma gününün farz kılındığını ancak onların bu emre uymayıp başka günlere ta’zimde bulunduklarını, Hak Teâlâ’nın o güne itibar etme hususunda ümmet-i Muhammed’e hidayet ettiğini haber veriyor. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, 3/3) Efendimiz (s.a.s): “Bu öyle bir gündür ki, Allah Teâlâ onu (sizlere) bayram kılmıştır”(Muvatta, Taharet 113) buyurmak sureyle, bu günün kıymet ve değerini ifade etmiştir. Cumanın faziletini bildiren bir başka hadis-i şerif ise şu şekildedir: “Cum’a, en hayırlı günlerinizden biridir. Hz. Adem Aleyhisselam o gün yaratıldı, o gün kabzedildi. (Kıyamette Sur’a) o gün üflenecek, sayha da o günde olacak. (Ebu Davud, Salat 207) Cenab-ı Hakk’ın Cuma gecesi veya Cuma günü vefat eden bir müslümanı kabir fitnesinden koruyacağına dair olan müjde de rivayetler arasındadır. (Tirmizi, Cenâiz 72)
Bütün bunların yayında Peygamber Efendimiz (s.a.s) Cuma günü içinde dualara icabet edilen bir vakit bulunduğunu, bu vakitte yapılan duaların kabul edileceğini ifade etmiştir. (Buhari, Cuma 3) İcabet saatinin zamanı hakkında farklı görüşler ileri sürülmüş olsa da bunların hiçbiri kesinlik arz etmez. Çünkü Efendimiz (s.a.s) bizatihi kendisi: “Ben onu biliyordum, ancak Kadir gecesi gibi o da bana sonradan unutturuldu”(Hakim, Müstedrek, 1/279) buyurmak suretiyle meselenin mübhemiyetine işaret etmiştir. Bu hususa Bediüzzaman Hazretleri şu ifadeleriyle dikkat çekmiştir: “Cenâb-ı Hakîm-i Mutlak, şu dâr-ı tecrübe ve meydan-ı imtihanda, çok mühim şeyleri, kesretli eşya içinde saklıyor. O saklamakla, çok hikmetler, çok maslahatlar bağlıdır. Meselâ, Leyle-i Kadri umum Ramazan’da, saat-i icâbe-i duayı Cuma gününde, makbul velîsini insanlar içinde, eceli ömür içinde ve kıyametin vaktini ömr-ü dünya içinde saklamış.” (24. Söz) Yani Cuma günü içinde saat-i icabet meçhul bırakılmak suretiyle, günün tamamının dua ve ibadetle değerlendirilmesi hedeflenmiştir.
Cuma Namazı
Hiç şüphesiz Cuma günü yapılacak amellerin en hayırlısı Cuma namazını eda etmektir. Cenâb-ı Hak, Cuma suresinde:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِيَ لِلصَّلاَةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Ey iman edenler! Cuma namazına ezan ile çağırıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) gidin, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.” (Cuma Suresi, 62/9) buyurmak suretiyle, Cuma namazının farziyyetini bildirmiş ve aynı zamanda Cuma saatinde alışveriş yapmayı da yasaklamıştır. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam da, mazeretsiz olarak üç Cuma namazını terk eden insanın kalbinin mühürleneceğini ifade ederek, bu namazın önem ve ehemmiyetini ifade etmiştir. (Ebu Davud, Salât 210)
Cumanın Sünnetleri
Bu açıdan Efendimiz (s.a.s) tarafından diğer günlerden farklı olarak bu güne has bazı davranışlar güzel görülmüş ve Müslümanlara tavsiye edilmiştir. Konuyla ilgili olarak Ebu Said el-Hudri’nin (r.a) Allah Resûlü (s.a.s)’den rivayet ettiği bir hadis-i şerif şu şekildedir: “Her bâliğ olan kimseye Cuma günü gusül abdesti almak, imkân bulursa misvaklanmak ve hoş koku sürünmek vacip (gibi) dir. (Buhari, Cuma 2) Hadis-i şerifte zikri geçen fiiller için “vaciptir” denilmiş olsa da, konuyla ilgili diğer hadis-i şerifleri de göz önünde bulunduran fakihlerin çoğunluğu bu amellerin sünnet/müstehab olduğunu ifade etmiş ve burada kullanılan vücup lafzının tergib için olduğunu ve aynı zamanda bu fiilleri yerine getiren kimsenin vacip işlemiş gibi sevaba nail olacağını söylemişlerdir. Efendimiz (s.a.s) bir başka hadislerinde de, Müslümanlara günlük giydikleri elbiselerden farklı olarak Cuma için ayrı bir elbise edinmelerini tavsiye etmiştir. (Ebu Davud, Salat 219)
Cuma günü yapılması sünnet olan gusül almak, koku sürünmek, misvaklanmak ve güzel elbiseler giymek gibi fiillere baktığımızda, bunların Cuma namazında toplanan Müslümanlara eziyet vermeme gibi bir hikmete mebni olduklarını anlayabiliriz. Cuma namazı için toplanan cemaatin kalabalık olması bazen nahoş koku ve görüntülerin ortaya çıkmasına sebep olabilir. İşte temizliği dinin yarısı olarak gören dinimiz, bu hususta Müslümanları titiz ve hassas olmaya, başkalarını rahatsız edecek bir kısım hallerden kaçınmaya çağırmıştır. Dolayısıyla Cuma namazı öncesinde hadis-i şerifte ifade edilen sünnetleri yerine getiren bir Müslüman sevaba nail olacaktır.
Cumhur-u fukaha Cuma günü gusletmenin, Cuma namazının bir sünneti olduğu ve dolayısıyla cumadan sonra alınan guslün Cuma guslü olmayacağı görüşünde iseler de, Hanefi mezhebinden İmam-ı Azam’ın talebeleri olan Hasan b. Ziyad ve İmam-ı Muhammed’e göre gusül, Cuma gününün faziletini izhar için emredilmiş olup, Cuma namazından sonra alınan gusülle de emir yerine gelmiş olur.
Cuma Namazına Erken Gitmek
Cuma günü Müslümanların dikkat etmeleri gereken hususlardan bir diğeri de, Cuma namazına gitmede acele etmektir. Zira Cuma namazına erken gitmeyi teşvik eden, geç gitmeyi ise kınayan birçok hadis-i şerif varid olmuştur. Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerif şu şekildedir: “Her kim Cuma günü cünüplük guslü ile yıkandıktan sonra, (ilk saatte Cuma namazına) giderse, bir deve, ikinci saatte giderse bir sığır, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç, dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci saatte giderse bir yumurta kurban etmiş gibi (sevaba nail) olur. İmam (hutbeye) çıkınca melekler hutbeyi dinlemek için (mecliste) hazır bulunurlar.” (Buhari, Cuma 4) Müslim’de geçen bir diğer hadis ise şu şekildedir: “Cuma günü oldu mu mescidin bütün kapılarında melekler bulunur. Bunlar evvel beevel gelenleri yazarlar. İmam (minbere) oturduğu vakit sabiteleri (defterleri) dürerler de, hutbeyi dinlemeğe gelirler.” (Müslim, Cuma 24)
Cuma namazına erken gitmeyi teşvik eden bu rivayetlerin yanı sıra Allah Resûlü (s.a.s): “Birinizin Harre’nin sırtında namaz kılması, onun için cuma günü oturup oturup da imam hutbeye başlayınca gelip cemaatin omuzlarını yararak cemaate katılmasından hayırlıdır.” (Muvatta, Cuma 18) buyurmak suretiyle Cuma namazına geç gitmeyi ve camiye girdikten sonra da cemaate eziyet etmeyi yasaklamıştır.
Cumanın Günahlara Keffaret Olması
Cuma namazının faziletlerinden bir diğeri de, iki Cuma arasında işlenen küçük günahlara kefaret olmasıdır. Bize bu durumu müjdeleyen hadis-i şerifte Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Hiçbir kimse yoktur ki, Cuma günü yıkanıp elinden geldiği kadar paklandıktan (vücudundaki fazla kılları ve tırnaklarını kesip, güzel elbiseler giydikten), yağından yağlandıktan veya evindeki kokudan süründükten sonra çıksın, yan yana oturan iki kimsenin arasını açmasın, daha sonra ona takdir edildiği kadar namaz kılsın, daha sonra da imam söze başlayınca sesini kessin de o Cuma ile öteki Cuma arasındaki günahları mağfur olmasın.” Ebu Eyyüb el-Ensari’nin rivayetinde: “Sonra vakar ve sekineti takınarak yürüsün” ziyadesi mevcuttur. Demek ki, mümkün olduğu takdirde, cumaya vakar üzere ağır adımlarla yürüyerek gitmek matluptur.
Bu baptaki hadisleri değerlendiren Tecrid-i Sarih Şarihi Ahmed Naim, vaad edilen af ve mağfirete nail olabilmek için yerine getirilmesi gereken müstehabları şu şekilde saymıştır:
1- Cuma günü yıkanmak;
2- Vücuttaki her türlü pisliği gidermek suretiyle güzelce temizlenmek,
3- Yağlanmak,
4- Güzel koku sürünmek,
5- Mescide yaya gidip, bir bineğe binmemek,
6- Yürürken vakar ve sekinetle yürümek,
7- Mescidde kimseyi kimseden ayırmamak,
8- Başkalarına eza ve cefada bulunmamak,
9- Hutbeden evvel nafile namaz kılmak,
10- Hutbeyi dinlemek için imama yakın olmak,
11- İnsat, yani hutbe esnasında susmak,
12- Malayani bir şeyle (lağv) meşgul olmamak,
13- İstima, yani hutbeyi dinlemek.
Müslümanların Cuma günü dikkat etmeleri gereken bir diğer fazilet de Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e çokça salât u selam getirmektir. Çünkü Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokca salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur.” (Ebû Dâvûd, Salât 201)
Cuma namazının sahih olmasının şartlan nelerdir?
• Cumanın öğle vaktinde kılınması,
• Namazdan önce hutbe okunması,
• Cuma kılınan yerin herkese açık olması,
• İmamdan başka en az üç erkek cemaat bulunması (Hanefi mezhebine göre),
• Cuma namazını kıldıranın, devletin görevlendirdiği veya izin verdiği kişi olması,
• Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması.
Cuma namazı kimlere farzdır?
Şu şartları taşıyan kişiye Cuma namazı kılmak farz olur:
1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmalı,
3. Ergenlik çağına gelmiş olmak,
4. Erkek olmak,
5. Hür ve serbest olmak,
6. Mukim olmak (misafir olmamak),
7. Sağlıklı olmak,
8. Kör olmamak,
9. Ayakları sağlam olmak.
Cuma Namazının Hükmü
Cuma namazı, farziyyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabit olan ve hutbeyi de ihtiva eden iki rekatlı, cemaatle kılınan bir namazdır. Yüce Allah, “Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, alışverişi bırakıp hemen Allah’ı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allâh’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allâh’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” buyurmaktadır (Cumu’a 62/9-10). Hz. Peygamber, “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman’a farzdır.” (Nesâî, Cumu’a, 2; Ebû Dâvûd, Taharet, 129), “Cuma namazını kılmayan birtakım kişiler, ya bundan vazgeçerler ya da Allâh kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.” (Müslim, Cumu’a, 12; Nesâî, Cumu’a, 2), “Allâh, önemsemeyerek üç Cuma’yı terk eden kişinin kalbini mühürler” (Ebû Dâvûd, Salât, 210; Nesâî, Cumu’a, 2) buyurmaktadır. Cuma namazı, Hz. Peygamber döneminden günümüze kadar bütün Müslümanlarca kılınmış ve bunun farz olduğu konusunda herhangi bir ihtilafa düşülmemiştir.
Cuma namazının hicretten önce farz kılındığına dair rivayetler bulunmakla birlikte, Hz. Peygamber ilk Cuma namazını hicret esnasında Medine yakınındaki Rânûna denilen bir vadide kıldırmıştır.
Cumanın Sıhhat (Geçerlilik) Şartları
Fıkıh bilginleri, Cuma namazının geçerli olması için bazı şartlar ileri sürmüşlerdir. Bu şartlardan hutbe, şehir ve cemaat şartlarının Kurulumuzca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
1. Hutbe
Hutbe, Cuma ve bayram namazlarında, genel olarak, Allâh’a hamd, Rasûlüne salât ve Müslüman’lara nasihatten oluşan konuşmayı ifade eder.
Hutbe Cuma namazının geçerlilik şartlarındandır. Cuma suresinin 9. ayetindeki “Allâh’ı anma” ifadesini, Hz. Peygamber’in hutbe ile ilgili hadislerini ve uygulamalarını göz önünde bulunduran müçtehitler, hutbenin cumanın sıhhatinin şartı olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir (İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/28; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/170-171; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I/549; Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâ’î, II/195-198; Nevevî, Mecmû’, IV/382383).
Hutbenin, Cuma vaktinde ve namazdan önce okunması gerekir. Zira Hz. Peygamber, hutbeyi Cuma namazından önce okumuştur (Ebû Dâvûd, Salât, 240; Abdürrazzâk San’anî, el-Musannef, III/222, H. No: 5413). Bu yüzden bütün fıkıh bilginleri hutbenin namazdan önce okunması gerektiği konusunda görüş birliği içindedirler. Günümüze kadar uygulama da bu şekilde olmuştur (İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/28; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/170-171; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I/549; Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâ’î, II/195-198; Nevevî, Mecmû’, IV/382383).
2. Şehir
İslâm bilginleri Cuma namazının sahih olması için, Cuma namazının şehir veya şehir hükmünde bir yerleşim biriminde kılınması gerektiğini ileri sürmüşler, ancak şehrin tanımı konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Hz. Peygamber, ilk Cuma namazını, Mekke’den Medine’ye hicreti esnasında Salim b. Avf oğullarının ikamet ettiği Rânûnâ adı verilen bir vadide kıldırmıştır (İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, III/22).
Buna göre, farzı eda edecek sayıda cemaatin bulunduğu mezra, köy, belde, şehir gibi büyük veya küçük tüm yerleşim birimlerinde kılınan Cuma namazı sahihtir. Nitekim Diyanet İşleri Reisliği Müşavere Heyetinin (Din İşleri Yüksek Kurulunun) 16/04/1933 tarih ve 190 sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır.
3. Cemaat
Cuma namazının sıhhat şartları arasında ileri sürülen cemaat şartı; cemaati oluşturan en az kişi sayısı ve bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazının kılınıp kılınamayacağı şeklinde iki yönden ele alınmıştır.
a) Cemaati oluşturan en az kişi sayısı
Cuma namazının sahih olması için cemaatin şart olduğu konusunda bütün bilginler ittifak etmekle birlikte, gerekli asgari sayının kaç olduğu hususunda farklı görüşler belirtmişlerdir.
Hanefi Mezhebinde, Cuma namazının kılınabilmesi için, Ebu Hanife ve Muhammed b. Hasen eş-Şeybânî’ye göre, imamın dışında en az üç, Ebû Yusuf’a göre ise, iki kişinin bulunması gerekir (İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/31; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, I/545). Şafiî ve Hanbelîlere göre, en az kırk (Şafiî, Ümm, I/328; Nevevî, el-Mecmû’, IV/353; Şirbinî, Muğni’l-Muhtâc, I/545; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/204); Malikîlere göre de on iki kişinin bulunması şarttır (Huraşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/76-77).
Şafiîler ve Hanbeliler görüşlerini, Hz. Peygamber’in Medine’ye gelmesinden önce Es’ad b. Zürâre tarafından Medine’de kıldırılan ilk Cuma namazında kırk kişinin hazır bulunduğunu bildiren rivayetlere dayandırmaktadırlar (Ebû Dâvûd, Salât, 216; İbn Mâce, Salât, 78). Bu mezheplere göre, bundan sonra Rasulullah zamanında kılınan Cuma namazlarında sayı kırk kişinin altına düşmemiştir. Ayrıca bunlar, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’den rivayet edilen “kırk kişi bulunan her yerleşim biriminde, Cuma namazı kılmak farzdır” haberi ile Ömer b. Abdilaziz’in, Şam ile Mekke arasında bulunan “miyah” halkına gönderdiği mektuptaki, “kırk kişiye ulaşınca Cuma namazını kılın” ifadesini delil olarak ortaya koymuşlardır (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III/177-178, H.No: 5398, 5399).
İleri sürülen bu deliller, Cuma namazının farz olması için kırk kişinin bulunması gerektiğini ispata yeterli değildir. Zira, Hz. Peygamber’in Medine’ye gelmesinden önce, Medine’de kılınan Cuma namazında kırk kişinin hazır bulunması, bundan aşağı sayıda kişiyle Cuma namazı kılınamayacağını göstermez. Nitekim Mus’ab b. Umeyr’in, Hz. Peygamber’in emri ile Medine’de 12 kişiye Cuma namazı kıldırdığı rivayet edilmektedir (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III/179, H.No: 5407). Ayrıca Rasulullah’ın kıldırdığı bir Cuma namazında, ticaret kervanının geldiğini haber alan cemaatten on iki kişi haricindekilerin dışarı çıktığı rivayeti sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhârî, Cumua, 38).
Öte yandan Hz. Peygamber’in, “Bir yerleşim biriminde, sadece dört kişi bulunsa bile, Cuma namazı kılmak farzdır.” buyurduğu rivayet edilmektedir (Beyhakî, Sünen, III/179 H.No: 5406, 5407; Darakutnî, Sünen, II/8-9 H.No: 1-3; Azim Âbâdî, Avnü’l-Ma’bûd, III/283). Cuma cemaatinin asgari sayısı hakkında varit olan haberler genelde zayıf kabul edilmekle beraber, fiilî uygulama ile Cuma namazının farziyyetini mutlak olarak ifade eden ayet ve hadisler dikkate alınınca, bir sayı şartı olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, Cuma namazının kılınabilmesi için 40 kişinin bulunması gerektiği konusunda Hz. Peygamber’den menkul bir rivayet bulunmamaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de Cuma namazı mutlak olarak bütün mü’minlere farz kılınmıştır (Cumua 62/9). Hz. Peygamber bunlardan kimlerin muaf tutulduğunu hadislerinde belirterek ayetin genel hükmünü tahsis etmiştir (Ebû Dâvûd, Salât, 215; Beyhakî, Sünen, III/183-184, H.No: 5422, 5425, 5426; Darakutnî, Sünen, II/2, H.No: 2; İbn Ebî Şeybe, Musannef, I/446, H.No: 5148; ) ve O’nun dışında kimsenin, ayetlerin hükmünü tahsis etme yetkisi de yoktur.
Bu itibarla, bir yerleşim biriminde İmamla birlikte en az dört kişinin bulunması halinde Cuma namazı kılınması gerekir.
b) Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı
Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınıp kılınmayacağı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Hanefi mezhebinde ağırlıklı görüşe göre, birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir (Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâî, II/191-192; İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/14-15; İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, I/541). Diğer üç mezhebe göre ise, zorunluluk bulunmadıkça, bir yerleşim yerinde sadece bir yerde Cuma namazı kılınır; bir ihtiyaç bulunması halinde ise, birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir. İhtiyaç yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların Cuma namazları sahih olur, diğerlerininki sahih olmaz. Bu durumda diğerlerinin öğle namazını kılmaları gerekir (Şirbînî, Muğnî’l-Muhtâc, I/544; Nevevî, el-Mecmû’, IV/451-452; Sahnûn, el-Müdevvene, I/277-278; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/212; Hurâşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/74-75).
Zuhr-i ahir namazı veya o günkü öğle namazının iade edilmesi konusu, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazının kılınmasından kaynaklanmaktadır.
CUMA NAMAZI İLE İLGİLİ HABERLER
Cuma namazını kılamayan öğle namazını ne zaman kılar?
Cuma namazının farz olmasının şartları nelerdir?
Cuma namazının sıhhat şartları nelerdir?
İlk cuma namazı nerede ve ne zaman kılındı?
Cuma namazının sahih olması için gerekli şartlar
Cuma namazının farz olmasının şartları
Cuma namazı nasıl kılınır ve kimlere farzdır
Şafii mezhebine göre cuma namazının şartları
Cuma namazı kılınmadan kadınlar öğle namazı kılabilir mi
Kadınların cuma namazı kılması farz mıdır
Cuma namazı hakkında bilgiler