Müstağni; tok gözlü, gözü gönlü tok, elindekiyle yetinmesini bilen, minnetsiz, ihtiyacı olmayan, başkasına muhtaç olmayan, tenezzül etmeyen, kanaatkâr, nazlı davranan, sahib olduğu şeyle kanâat edip insanlardan bir şey beklemiyen. İhtiyâcını başkalarına söylemiyen gibi anlamlara gelir. İşte müstağni kelimesi ile ilgili cümleler.
– Ölülerin müstağni sükûneti Nâciye’ye ölmeden evvel çöktü (Reşat N. Güntekin)
– Allâh her şeyden müstağnî ve her türlü hamde lâyıktır.
– Bu arzuya karşı o kız ne kadar güzel, ne derece müstağnî-mizac olursa olsun pek uzun müddet mukāvemet gösteremez zannındaydı (Hüseyin R. Gürpınar)
– Bu parçaların oraya muvakkaten konulduğunu (…) ve sütun başlıklarının o sütunlara âit olmadıklarını ve bütün parçaların Rumelihisarı’nın asıl mîmârîsinin her türlü râbıtadan müstağni olduklarını derhal anlamak için ne âlim ne de sanatkâr olmaya lüzum vardı (Yahyâ Kemal)
– Dünyaya karşı zâhid olmak, fakirlikte ve zenginlikte dünyadan kalben müstağnî kalabilmektir.
– İşte bu müstağni insanlardır ki, kimseden karşılıksız bir şey kabul etmezler, izzet-i nefislerini korumayı açlığa tercih ederler, yoksulluğa katlanıp asla isteme zilletine düşmezler.
– Allahü teâlâ bütün varlıklardan müstağnîdir. Bütün canlılar îmân etse, itâat etse, O’na hiçbir faydası olmaz. Bütün âlem kâfir (inançsız) olsa, azgın taşkın olsa, karşı gelse O’na hiçbir zarar vermez. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
– Bu cihetle âlim olan kimse istişâreden müstağnidir (Kâtip Çelebi)
– Tâ uzaktan bana bakmaktasınız müstağnî (Tevfik Fikret)
– Bir hasîse, “Paraya bu kadar düşme, seni dünya ile meşgul eder” demişler, “Dünya ile meşgul eder ama dünyâdan da müstağni eyler” cevâbını vermiş (Fâik Reşat)
– Gâhî ararım lutfedecek bir kişi ammâ / Müstağni-i ihsan görürüm halkı serâpâ (Ali E. Bolayır)
– İlâhî tedrisâtın, kitap, defter ve kalemden müstağnî olarak cereyân ettiği bu tâlim ve feyz dersânesinde, Peygamber Efendimiz, Rabbiyle kendisi arasında ebedî bir sır mâhiyetinde dersler okudu.
– Ebû Hâzim’e; “Malın nedir?” diye sordular. O da; “İki şeydir; biri Allahü teâlâdan râzı olmak, diğeri de insanlardan müstağnî olmaktır” buyurdu. “Öyle ise fakirsin” denilince; “Yerler, gök ve bunların arasındaki şeyler Allahü teâlânın iken ve ben de O’nun muhlis (ihlâslı) kulu iken nasıl fakir olurum” buyurdu. (Mâverdî)
– Aşık, sevgilinin eşiğini dolana dursun, müstağni sevgili oralı değil, fark etmez havalarında.
– İnsanları, İslâm’ın huzur ve saâdet dolu hayat nizâmına dâvet eden tebliğci ve muallimlerin de, zihin ve kalp âhengi içinde tahsil edilecek bir siyer ilminden müstağnî kalmaları aslâ düşünülemez.
– Giriştiğimiz süratli ve sürekli îmar hamleleri devrinde demir, çelik ithâlinden nasıl müstağni kalabiliriz (Cemal Refik)
– Ehl-i tecrîd atlas-ı gerdûna etmez i’tibâr / Dûş-i müstağnîye hep şâl ü abâ birdir bütün (Fıtnat Hanım)
– Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir. (Ankebut Suresi, 6)
– Bu, kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde “bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?” demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani’dir, Hamid’dir. (Tegabün Suresi, 6)