Münferit; kendi başına, yalnız, tek, bireysel, müstakil, tek tük, başka bir şeyle bağlı olmayan, başka bir şeyle münâsebeti olmayan, hapishânelerde tek kişilik hücre gibi anlamlara gelmektedir. İşte münferit kelimesi ile ilgili cümleler.
– Büyük orkestranın içinde münferit sazlar kendiliğinden kaybolurdu (Ahmet H. Tanpınar
– Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi. (Cemil Meriç)
– Münferid vâsıta-i rü’yet iken / Göremez kendisini dîde bile (Nâmık Kemal)
– Ahmet Bey, münferitte kalıyor.
– Tek tük: İskenderun sâhasındaki münferit faâliyetlere nihâyet verilmek istenmiyordu (Refik H. Karay)
– Küçük ve münferit bir hâdiseyi veya varlığı inceler, ondan umûmî hükümler çıkarır (Mehmet Kaplan)
– Rasûlullah (s.a.v), belirli vakitlerde âile fertleriyle münferiden veya toplu olarak sohbet eder, onların da ilâhî füyûzâttan istifâde etmelerini sağlardı. Efendimiz (s.a.v), bu âdetine hayatı boyunca düzenli bir şekilde devam etmiştir.
– Cemaatle namaz kılmak esastır, münferit namaz ise arızidir (sonradan ortaya çıkmıştır). (Tuğrul İnançer)
– Kralliçe’nin müzik ve opera’ya ilgisi büyük olması nedeniyle münferit bir opera evi’de küçük sarayın yakınlarına yapıldı.
– Tepenin değişik kesimlerinde münferit mezarlara da rastlanır.
– Kim, müezzini işitir ve kendini engelleyen bir özrü olmadığı hâlde cemaate gitmezse, münferiden kıldığı namaz (kâmil bir namaz olarak) kabûl edilmez.
– Münferit ülkelerde bazı politikacıların söylemleri var ama resmi para politikası duruşu yok.
– Ancak bazı üyelerin de münferit olarak şiddete karıştığı, gazete manşetlerine ve mahkemelere geldiği olur.
– Öğrenmenin harflerle başladığına işâret etmektedir. Zîrâ Araplar, o güne kadar harflerin bu şekilde münferit okunuşlarını bilmiyorlardı. Bunu onlara, ilk olarak Kur’ân-ı Kerîm öğretmiştir.
– Sabredersek her şey yoluna girecektir, son maçta olanlar münferit ve hepimizi üzdü.
– Bu esnada seyirci topluca hareket etmez, münferit tavır alır.