Alexander Graham Bell, telefonu icat etmekle insanlığa ne kadar büyük bir hizmette bulunduğunu görmüş, bu icattan sonra zengin olmuş, Amerika’dan doğduğu ülke olan İskoçya’ya gittiği zaman çok büyük sevgi gösterileriyle karşılanmıştı. Bütün bunlara rağmen, Amerika’da yeni İskoçya’dakİ sayfiye evinde çalışır ya da dinlenirken telefon çalınca çok sinirlenir, söylenir, zilin içine kâğıt tıkardı. Bir gün telefonun icadından sonra insanların çok şey kazandığını ama rahat ve huzurlarının da biraz bozulduğunu ileri süren bir adam için “Haksız da değil. Ben de telefonu pek kullanmam. Bazan niçin icat ettiğimi düşünürüm’’demişti.
Graham Bell, 1847’de İskoçya’da doğmuş, orada büyümüş, 23 yaşındayken Amerika’ya göç etmişti. Bir okulda sağırlara ve dilsizlere konuşma dersleri vermeye başladı. Birkaç yıl sonra kendisi de bir okul açtı. Sağır ve dilsizler için öğretmen yetiştirmeye, bir yandan da ses üzerinde çalışmaya başladı. Sağırların işitebilmesini sağlayabilecek bir makine icat etmeye çalışırken, elektrikli telgrafı geliştirmek ve sesi elektrik yoluyla uzaklara iletebilmek düşüncesi doğdu. Kulağın yapısını incelerken, kulak zarının titreşim sonunda sesleri daha içteki kemikçiklere ilettiğini görmüştü. Daha geniş bir zar, bir mıknatısın iki kutbu arasındaki çelik bir çubuğu da hareket ettirebilir, konuşma da uzaklara iletilebilirdi. Çalışmalarına hız verdi. Sonunda basit bir telefon icat etmeyi başardı. 1876 yılının 10 mart günü, kesin denemeyi yaptılar. Yardımcısı Watson’la çalışma odası ile bodrum arasına bir telefon şebekesi kurmuşlardı. Watson alıcı cihazla aşağıya inip sesin gelip gelmeyeceğini anlamak için kulak verdi. Birdenbire telefonda söylenen ilk cümleyi duydu: ’’Mister Watson, buraya geliniz, sizi istiyorum.”
Ama o yıllarda gerek Edison, gerek Gray adında başka bir Amerikalı mucit de telefonu icat, etmeye çalışıyorlardı. Onlar da sesi uzaklara iletebilecek bazı araçlar yapmışlardı. Ama bunu daha önce ve daha iyi bir şekilde gerçekleştirmek şerefi Bell’in oldu ve icadının patentini aldı.
Bell bu icat sayesinde zengin oldu. Büyük bir şirket kurdu. Bu şirket onun 1922 yılında ölümünden sonra da telefonu geliştirmek için çalışmalara devam etti. Ayrıca sağır ve dilsizlere dudak hareketiyle konuşmayı öğretme metodları bu şirket tarafından geliştirildi.
TELEFONUN YAPISI
Elektrik akımıyla sesin iletilmesini ve böylece birbirinden uzakta bulunan iki kişinin konuşmasını sağlayan telefon kulaklık ve mikrofon denilen İki parçadan ve bunları birbirine bağlayan telden meydana gelmiştir.
Mikrofonda, madenî ince levhanın (Diyaframın) arkasında kömür tanecikleri, bu taneciklerin arkasında da sabit bir levha vardır.
Kulaklıkta ise bir mıknatıs, bir elektromıknatıs ve bunların karşısındaki bir diyafram bulunur.
Kulaklıktaki elektromıknatıs bobini bir telle mikrofondaki diyaframlara bağlanmıştır. Mikrofondaki sabit levha ile kulaklıktaki elektromıknatıs bobininin diğer ucu bir elektrik kaynağına bağlanınca telefon devresi meydana gelmiş olur.
Elektrik kaynağı bu devreden sürekli bir akım geçirir. Mikrofonda konuşulunca ses dalgaları doğar. Bu dalgalar diyaframı titreştirir. Diyafram titreşince arkasındaki kömür tanecikleri de sıkışıp gevşer. Bu gevşeme devrenin direncini değiştirir. Direnç değişince elektrik akımı da değişir. Değişen bu akım kulaklıktaki diyaframın da titremesini sağlar. Yani mikrofondaki sesin titreşimleri aynen kulaklığın diyaframına iletilmiş olur. Titreşen kulaklık diyaframı aynı sesi yeniden doğurunca ses iletilmiş olur.
İlk telefonda yalnız bir mikrofon ve bir kulaklık vardı. Bir taraf yalnız konuşabilir, diğer taraf da dinleyebilirdi. Sonra iki mikrofon ve iki kulaklıklı telefon yapıldı. İki taraf da hem alıcı hem verici duruma geldi.