Alageyik; (Latince Dama dama) yada yağmurca, gevişgetiren Memeliler sınıfının Çiftparmaklılar takımının Geyikgiller familyasından, göçmen olmayan ve sürü oluşturan, kürek boynuzlu ve benekli gececil bir memeli türüdür. Dünyada en saf yabani alageyiklerin bulunduğu tek yer Antalya’dır ve yöre halkı tarafından Benekli geyik adı da verilmektedir.
Kuzey Afrika, Güney Avrupa, Baltık ülkeleri, Ukrayna ve Anadolu’nun genellikle Antalya, Manavgat yörelerinde yaşar. Uzunluğu 130-160 cm, yüksekliği 90-100 cm, başı 28-30 cm, kulakları 16-18 cm, kuyruğu 25 cm’dir. Ağırlığı 100-125 kg’dır. Boyun ve bacakları geyiğe oranla daha kısadır. Postu yaz aylarında pas kırmızı üzeri yuvarlak beyaz lekelidir. Karın bölgesi ve bacaklarının iç kısmı beyazdır. Sırtının ortasından kuyruğuna kadar uzanan bölümündeki uzun kıllarla kuyruğun ortasında bulunan kıllar siyahtır. Kışın bu canlı renk matlaşır. Postun üst bölümleri koyu esmerimsi gri bir renk alır. Boynuzları yassıı uç kısmı yaba ya da kürek görünümlü ve geniştir. Boynuzları 2 yaşında çıkmaya başlar, 6 yaşında kürek ve yaba biçimini alır. Rengi koyudur, ancak çevresinde kızılağaç varsa rengi daha açık olur.
Alageyikler, düz ve orta yükseklikteki dağlarda yaşar. Kestaneleri sever. Boynuz atma sırasında ladin, çam, dişbudak ve kayın ağaçlarının kabuklarını zedeler. Gündüzleri dinlenir. Akşama doğru otlamaya çıkar. Koşarken ve otlarken hareketleri keçiye benzer. Ekim ayı sonu ve kasım başında kızışmaya başlar. Bu dönemde dişi ve zayıf alageyikler sürüden ayrılarak küçük gruplar oluştururlar. Bu sırada erkekler arasında çatışmalar yaşanır. Erkekte teke kokusuna benzer fena bir koku çıkar. Böğürmeleri geyikler kadar güçlü değildir. Gebelik süresi 230 gündür. Dişi Haziran ya da Temmuz ayında 1-2, bazen de 3 yavru doğurur. Yavrular postlarıyla anne ve babaya benzerler. Korkak ve ürkek bir hayvandır. Yaraya çok dayanıklıdır.
Alageyikler çabuk harekete geçerler. Koşmaya hazırlanırken kuyruklarını sallar, sonra geniş adımlarla tırıs tırıs koşuya geçerler; 1 metreden yüksek çitlerin üzerinden atlayabilirler. İhtiyatlı olan bu hayvanların izlerinin takip edilmesi kolay değildir.
Alageyik avlamanın uğursuzluğuna inanılır. Birçok ağıt ve türkü, masal ya da halk öyküsünde, alageyik avına çıkan avcı, bir kaza sonucu yaşamını yitirir. Günümüzde de Anadolu’nun birçok yöresinde, bu inanç nedeniyle alageyik avlanmaz.
Ziya Gökalp Alageyik şiiri
Çocuktum, ufacıktım,
Top oynadım,acıktım.
Buldum yerde bir erik,
Kaptı bir Ala Geyik.
Geyik kaçtı ormana,
Bindim bir ak doğana.
Doğan, yolu şaşırdı,
Kaf Dağından aşırdı.
Attı beni bir göle;
Gölden çıktım bir çöle,
Çölde buldum izini,
Koştum, tuttum dizini.
Geyik beni görünce,
Düştü büyük sevince.
Verdi bana bir elma,
Dedi, dinlenme, durma.
Dağdan yürü, kırdan git,
Altın Köşke çabuk yet.
Seni bekler ezeli,
Orda dünya güzeli.
Bin yıllık çile doldu!
Bunu dedi, kayboldu.
Yedim sırlı elmayı,
Gördüm gizli dünyayı.
Gündüz oldu, geceler;
Ak sakallı cüceler,
Korkunç devler hortladı,
Cinler, cirit oynadı.
Kesik başlar yürürdü,
Saçlarını sürürdü.
Bir de baktım, melekler,
Başlarında çiçekler.
Devlere el bağlıyor,
Gizli gizli ağlıyor.
Kılıcımı çıkardım,
Perileri kurtardım.
Kurtardığım periler,
Adım adım geriler,
Kanadını açardı,
Selam verir, kaçardı.
Az, uz gittim, dolaştım,
Altın Köşke ulaştım.
Bir kapısı açıktı,
Öteki kapanıktı.
Kapalıyı açarak,
Açığa vurdum kapak.
At önünde et vardı,
İt, ot yemez ağlardı;
Otu ata yedirdim,
Eti ite yedirdim.
Açtım bir elmas oda;
Dev şahı uykuda
Gördüm, kestim başını,
Dedim, Ey dev nerede?
Nerede Dünya Güzeli?
Dedi, Elinde eli!
Döndüm, baktım. Bir Kırgız
Elbiseli güzel kız.
Durmuş, bakar yanımda,
Şimşek çaktı canımda.
Güldü, dedi, Türk Beyi!
Tanıdın mı geyiği?
Kimse, beni bu devden
Alamazdı. Ancak sen,
Kaya deldin, dağ yardın,
Geldin, beni kurtardın.
Ah o imiş anladım,
Sevincimden ağladım,
Dedim, Turan Meleği!
Türkün yüce dileği!
Yüz milyon Türk bu anda
Seni bekler Turanda.
Haydi, çabuk varalım,
Karanlığı yaralım;
Sönük ocak canlansın,
Yoksul ülke şanlansın
İndik, iti okşadık,
At sırtına atladık.
Geçtik nice dağ, kaya,
Geldik Demirkapıya.
Kapanması, çok yıldı,
Açıl! dedim, açıldı.
Yol verince gizli yurt,
Aldı bizi Bozkurt,
Kaf Dağından geçirdi,
Türk Eline getirdi.