Akrostiş, Yunanca’dan Fransızca’ya oradan Türkçe’ye geçmiş sözcük (uçtaki doğru gibi). Diğer bir ifade ile Akrostiş; mısraların ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru okunduğu zaman bir ad veya kelime meydana çıkacak şekilde tertiplenmiş şiirlere «akrostiş» denir. Yunanca «uc mısra» demektir.
Akrostiş, dize başlarındaki harflerin yan yana getirilmesi ile oluşan anlamlı sözcüğü taşıyan nazım parçası demektir. Aşk şiirlerinde esin veren sevgilinin adı; yergi ürünlerinde konu edinilen kişi ya da eserin adı; bazı övgü yazılarında metindeki nitelemelere uyan kişi ya da yerin adı. Günümüzde hiçbir önem ve değeri, kullanım özenikalmamış olan akrostiş, genellikle duygusal seslenişlerle gençlik özentilerinde geçerliliğini korur.
Akrostiş, Büyük İskender devrinde Yunanlılar arasında pek yaygındı. Ennius ve Plautus adlı Latin yazarları da eserlerinin adlarını başta akrostiş tarzında şiirle vermişlerdir.
Bazı akrostişlerde mısranın başındaki harflerden olduğu gibi mısranın sonundaki harflerin alt alta okunmasından da bir anlam çıkar. Üçlü akrostişlerde ise mısra, ortasında da alt alta okununca bir anlam verecek şekilde yazılır.
Bizde daha çok halk edebiyatı ve tasavvuf edebiyatında akrostişe raslanır. Divan edebiyatı şairleri de bu tarza büsbütün yabancı kalmamışlardır. Doğu edebiyatında akrostişe «müveşşah» denir; divan edebiyatında ise «istihraç» adı altında akrostiş yazılmıştır.
Hami’nin bir şiirinin tek sayılı mısralarının ilk harfleri alt alta okununca: «Mir-i Muhyittin Efendidir gül-i gülzar-ı can», Çift sayılı beyitlerinin ilk harfleri alt alta okununca da: «Bülbül-i şuridesidir Hami-i şirin-zeban» mısraları çıkmaktadır. Bir zamanlar akrostişli güftelerin bestelenerek şarkı haline getirilmesi de pek moda olmuştu.
Akrostiş Örnekleri
Varolan bir sen, bir ben, bir de bu bahar
Elden ne gelir ki? Güzelsin, gençliğin var
Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes
İnan ki bir daha geri gelmez bu günler
Âlemde bu andır bize dost esen rüzgar
Cahit Sıtkı Tarancı
Şiirin dizelerinin ilk sözcükleri alt alta okunduğunda “VEDİA” ismi çıkıyor.
FİLİZ
Ferman gibidir,
İçimi titreten gözlerin,
Latif gelir ardından şakrak gülüşün
İlkin çağlayan gibi çağıl çağıl
Zülfüyle akar saçların gün gün.
ONUR
On bin yıldan beridir diktir başımız bizim
Namerde boyun eğmez
Uşaklık hiç etmeyiz
Ruhumuzu teslim eder yine yoldan dönmeyiz.