Menkıbe; çoğu tanınmış veyâ târihe geçmiş kimselerin ahvâline (durumuna) âit fıkralar, hikâyeler, kıssalar anlamına gelir. Diğer bir ifade ile Menkıbe; din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş yiğit, ünlü kimselerin olağanüstü, yüce yanlarını anlatan, dilden dile yayılıp gelen, davranışlarıyla öykü demektir.
Meşhur ve tarihin malı olmuş büyük şahsiyetlerin bazı güzel ve örnek alınacak taraflarını anlatan sözlü hikayeler veya destanlar anlamına gelen Menkıbe kavramı; ilk olarak hadis kitaplarının bir bölümü olarak dikkati çeker. Konularına göre düzenlenmiş hadis kitaplarında “Kitâbü’lmenâkıb” bölümleri bulunur.
İşledikleri konular bakımından menkıbeler ikiye ayrılır. Bunlar;
1. Kahramanlık menkıbeleri,
2. Dinî menkıbeler
Menkıbe kahramanları söz konusu hikâyelerdeki davranışlarıyla içinden çıktıkları cemiyete adalet, cesaret, yardım, sevgi, fazilet gibi konularda örnek davranışlar gösterirler. Başlarından bir sürü macera geçer; gerektiği zaman hayata ve ölüme hükmeder, deniz ve dağları süratle aşar, hayvanlara ve tabiat kuvvetlerine galip gelir, hastaları iyileştirebilir, ölüleri diriltebilir, kötü huyları iyiye çevirebilirler. Bu kahramanların gösterdikleri olağanüstü hallere “keramet” denir. Bunlar ancak iman gücüyle kabul edilebilecek olaylar olduğu için, bunlarda bir telkin gayesi de güdülür.
Bir kahraman veya bir tarikat büyüğünün hayatındaki olağanüstü halleri bir araya getiren eserlere ise Menakıbname adı verilir.
Menkıbe ile ilgili örnek cümleler
– Kemalettin Bey, bize sağda ve solda, alçak, yüksek nihayetsiz tepelerin harp menkıbelerini anlatıyordu. (Halide Edip Adıvar)
– Hacı Bektaş-ı Velî veya Manâkib-ı Hacı Bektâş-ı Velî 15. yüzyıl da yazılmış, Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatı hakkında menkıbe türü bir eserdir.
– Bunun yanı sıra bazı yer adları etrafında bir olay, menkıbe anlatmak suretiyle yabancı adın kökenini izah etmeye çalışır. (Evliya Çelebi)
– İslâm’ın rûh itibâriyle özü, inançta tevhid yâni Allâh’ın birliği; amelde ise edeb, istikâmet ve merhamettir. Merhamet, îmânın ilk meyvesidir. Ondan uzak bir gönül, zî-hayat (canlı) sayılamaz. Her hayrın başı olan besmele ve Kur’ân-ı Kerîm’in ilk sûresi olan Fâtiha, Allâh’ın rahmet ve merhametini ifâde eden “Rahmân” ve “Rahîm” isimleriyle başlar. Peygamberler ve velîlerin hayat hikâyeleri de merhamet menkıbeleriyle doludur. Merhametin en olgun tezâhürlerinden birisi ise “infak”tır.
– Osman Dede, Kara İlyas Dede” adıyla anılan bu Allah dostu şahsiyetler hakkında birden fazla milli ve dini içerikli menkıbe anlatılmaktadır.
– Benim anlatmak istediğim Abdülkâdir Efendi de, dergâhımıza böyle gelmiş olduğunu söylerdi. Zîrâ ağır derecede sarhoşmuş. Kendisine bir istikâmet tâyin edecek irâdesi ve aklî melekeleri çoktan zaafa uğramış bulunuyormuş. Onun kurtuluş hikâyesini size anlatsam uzun gider. Fakat bir iki menkıbesini söylersem, onun nereden nereye geldiğini anlarsınız.” dedi ve sonra, artık âhirete intikal etmiş olan merhum Abdülkâdir Efendi hakkında birkaç hâtırasını şöyle nakletti.
– Bu menkıbe onun hakikaten eski bir şair olduğunu ispat etmektedir. (A. H. Çelebi)
– Merhamet, îmânın ilk meyvesidir. Ondan uzak bir gönül, insanlık sıfat ve haysiyetini yitirmiş, vicdânî duygularını hebâ etmiş demektir. Her hayrın başı olan besmele ve Kur’ân-ı Kerîm’in ilk sûresi olan Fâtiha, Allâh’ın rahmet ve merhametini ifâde eden “Rahmân” ve “Rahîm” isimleriyle başlar. Peygamberler, sahâbe-i kirâm ve Hak dostlarının hayatları da merhamet menkıbeleriyle doludur. Merhametin en olgun tezâhürlerinden birisi ise; mal, can, ilim, irfan, kâbiliyet ve vakit gibi, üzerimizdeki bütün nîmetlerden “infak”tır.