Karşıt kavramları karşılayan, birbirleriyle çelişen anlamlar içeren sözcüklere “zıt anlamlı sözcükler” denir. Diğer bir ifade ile, anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelere ‘Zıt anlamlı kelimeler’ denir. Türkçemizde her sözcüğün eş anlamlısı olmadığı gibi zıt anlamlısı da yoktur. Zıt anlamlı sözcükler genellikle nitelik veya nicelik bildiren sözcüklerde yani sıfat ve zarf özelliğindeki sözcüklerde bulunur. Özel isimlerin zıt anlamlısı yoktur. Bir kelimenin olumsuzu zıt anlamı değildir. İşte İ harfiyle başlayan zıt anlamlı kelimeler.
İçeri: dışarı,
İfşa: saklama, gizleme,
İhanet: sadakat, bağlılık,
İhtiyar: genç.
İleri: geri.
İlgili: alâkasız,
İnatçı: uysal,
İyi: kötü.
İbra: suçlama.
İbraz: gizleme.
İcap: gereksizlik, lüzumsuzluk.
İcazet: yasak.
İç: dış.
İç açıcı: iç sıkıcı,
İçerik: şekil, biçim,
İçli: duygusuz.
İçten: dıştan, sahte, yapmacık olarak,
İçtima: dağılma,
İçtimai: kişisel,
İdareli: müsrif,
İdaresiz: tutumlu,
İffet: ahlâksızlık, iffetsizlik, namussuzluk,
İftihar: utanç.
İftihar etmek: utanç duymak,
İhmal: özen.
İhracat: dış alım, ithalat,
İhtilaf: uzlaşma,
İhtimam: savsaklama, özensizlik.
İhtiram: saygısızlık,
İhtişam: gösterişsizlik, sadelik, tevazu,
İhtiyarî: zorla, zorunlu,
İkircim: kararlılık,
İkrah: beğenme, hazzetmek,
İktidar: güçsüzlük,
İktisat: tutumsuzluk, savurganlık, israf,
İlenme: dua, hayırdua,
İletken: yalıtkan,
İlgisiz: alâkalı,
İlintili: bağlantısız, ayrı.
İlk: son.
İlkbahar: sonbahar,
İlkel: çağdaş, gelişmiş, modern, uygar,
İlkin: sonra,
İllet: sağlık.
İmansız: inançlı, dindar,
İmge: gerçek, hakikat,
İmkân: olamazlık.
İmtiyaz: eşitlik, denklik,
İnayet: kötülük,
İncelmek: kalınlaşmak, şişmanlamak,
İndirimli: pahalı, zamlı,
İndirmek: çıkarmak, bindirmek,
İnkisar: hayırdua,
İnkişaf: gerileme, çökme.
İnmek: binmek, çıkmak,
İnsancıl: yabani, vahşi,
İntizamlı: düzensiz,
İptida: sonra.
İptidaî: çağdaş, modern, yeni.
İrat: gider,
İri: küçük, ufak.
İrtica: ilericilik,
İrtifa: alçaklık,
İsabetli: yersiz,
İshal: kabız,
İskonto: zam.
İsraf: tutumluluk, hesaplılık.
İstekli: gönülsüz.
İstifham: cevap,
İstihsal: tüketim,
İstikbal: geçmiş, mazi.
İstiklâl: bağımlılık, esaret, tutsaklık,
İstikrar: dengesizlik,
İstirahat: yorulma,
İşgal: bırakma, terketme.
İşgüzar: beceriksiz,
İştirak: ayrılma, çıkma,
İtaat: isyan, ayaklanma, direnme,
İthalat: ihracat, dış satım,
İtham: aklama,
İtilaf: anlaşma, birlik,
İtimat: güvensizlik,
İtiraz: kabullenme, onama, tasvip.
İttifak: uyuşmazlık, bağdaşmazlık,
İttihat: ayrılma,
İvedi: yavaş,
İndirim: zam, artırım,
İyimser: kötümser,
İniş: çıkış, yokuş,
İzan: anlayışsızlık,
İtibar: değersizleşme, küçülme,
İzdivaç: boşanma, ayrılma,
İştahlı: isteksiz,
İzin: yasak.
İnce: kalın, kaba.
İtici: çekici
İllüzyon: gerçek
İltifat: hakaret
İsyan: itaat