Avrupalılar 13. yüzyıla kadar güneşe, yıldızlara ve rüzgarların esişine bakarak yön tayinine çalışıyorlardı. Bu yüzden sağlam yön tayini yapamıyor ve Okyanuslara açılamıyorlardı. Ancak on üçüncü yüzyılda pusula denilen aracı öğrendiler. Bunun yaygın hale gelmesi ve gemicilikte kullanılması için yüz yıldan fazla bir zaman geçti. On beşinci yüzyılın bir keşifler çağı olması, Amerika’nın, Ümit Burnu’nun, Hint Yolunun keşfi bu sayede mümkün oldu. Diaz, Kolomb ve Vasko dö Gama pusula kullanarak bu keşifleri yapabildiler.
Çinliler ise Milâttan sonra üçüncü yüzyılın başlarında pusulayı icat etmişlerdi. Onlar, mıknatıs taşı adı verilen demirli taşın madenî cisimleri çektiğini görmüşler, bu nokta üzerinde incelemeler, deneyler yaparak mıknatıs iğnelerini meydana getirmişlerdi. Hareketinde serbest bırakılan mıknatıs iğnesi hep belirli bîr yönü gösteriyordu. Bu yön, kuzey-güney kutupları doğrultusu idi. Bunu bir kadran üzerine koyarak ve kadrana yön işaretleri çizerek ilk pusulayı yaptılar.
Sekizinci yüzyıl başlarında Araplar pusulayı Çinlilerden öğrenip kullanmaya başladılar. Onlar da mıknatıslı iğneleri geliştirdiler ve yön tayinini daha iyi yaptılar.
1269 yılında, Peregrinus adlı İtalyan pusulayı Araplardan öğrenip bir eserle AvrUpa’ya tanıttı. Bunun öğrenilmesi ve yayılması oldukça uzun sürdü.
Pusula bugün de yön tayinindeki en önemli açlardan biridir.