İkrar; inancını, fikrini açıkça söylemek, bidirmek, itiraf etmek, tasdîk etmek, kabul etmek, yerleştirmek, kararlaştırmak, kararlı hâle getirmek anlamlarına gelir. İslâm hukuku terimi olarak; bir kimsenin başkasına ait bir hakkın kendisinde bulunduğunu haber vermesi yahut itiraf etmesi demektir.
İkrar ile ilgili örnek cümleler
– Siz ikrar edip, peygamberlere iman ve yardım etmeğe dair ahdimi üzerinize aldınız mı? Onlar; biz ikrar ettik, dediler” (Âli İmrân, 3/81).
– Îmân etmek için kelime-i şehâdeti dil ile ikrar edip, mânâsına kalb ile inanmak lâzımdır.
– Sanığın, yüklenen suçu işlediğini hakim huzurunda kabul etmesine ikrar denilmektedir.
– Gerçek bir îman da, dil ile ikrara ilâveten, kalp ile tasdîk neticesinde meydana gelir; akılla tasdik neticesinde değil. Sırf aklın alabildiklerini kabul etmek “îman etmek” değil, “iknâ olmak”’tır. Bununsa Hakk’a teslîmiyet tarafı bulunmadığı için, ind-i ilâhîde bir kıymeti yoktur.
– Ceddimiz olan Hazret-i Âdem’e Cenâb-ı Hak rûhundan üfürüp ona hayat bahşettiğinde Âdem -aleyhisselâm- gözlerini açmış ve «el-hamdü lillâh» demiştir. Bu sebepledir ki ilk beşerî söz «el-hamdü lillâh»tır. Bu sözle hem Yaratıcı’yı ikrar ve hem de O’nun nîmetlerine hamd etmek gerçekleşir.
– Îman, dil ile ikrâr, kalp ile tasdiktir. Dil ile ikrar olduğu hâlde kalp ile tasdik olmaz, sadece zihinle tasdik seviyesinde kalıp davranışlara aksetmezse, hiçbir kıymeti kalmaz. Cenâb-ı Hak, mânevî bilgileri sadece zihninde taşıyan kişileri, kitap yüklü merkeplere benzetmektedir.
– İlâhî aşka giden yolda geçici bir istasyon olan mecâzî aşka takılıp kalanlar, bu ara merhaleleri put hâline getirme bedbahtlığına düşmüşlerdir. Böyleleri, hiçbir muhabbeti ilâhî aşka basamak yapamazlar. Neticede rûhen doyum noktasına ulaşamaz ve muhabbet husûsunda yarı yolda kalırlar. Bunun içindir ki îman, muhabbet ve aşkı Allâh’a yöneltmek maksadına binâen, dil ile ikrardan ziyâde kalp ile tasdîke bağlıdır. Yâni tasdik, her şeyden önce kalp ile olacak, akıl ile değil…