Eş Anlamlı ne demek ve Türkçede bulunan M harfi ile başlayan eş anlamlı sözcükler nelerdir? İşte Eş Anlamlı kelimeler ne demek ve M harfiyle başlayan eş anlamlı kelimeler ve anlamları.
Eş anlamlı, anlamdaş, müteradif veya sinonim; yazılışları ve okunuşları farklı anlamları aynı olan sözcüklere denir. Diğer bir ifade ile Eş Anlamlı kelimeler; yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bunlar cümlede birbiriyle yer değiştirdiklerinde cümlenin anlamında değişiklik ve bozulma olmaz. Eş anlamı (Anlamdaş) kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.
M ile başlayan eş anlamlı kelimeler
Misal: örnek,
Mısra: dize.
Mevlâ: Tanrı,
Metot: yöntem,
Meşhur: ünlü.
Mera: otlak,
Mektep: okul.
Mecnun: deli, çılgın,
Mana: anlam,
Mahzun: üzgün,
Mağlup: yenik,
Mecal: güç, derman, takat,
Melül: üzgün,
Mezar: kabir, gömüt.
Mutluluk: saadet,
Müddet: süre.
Müslim: Müslüman,
Maalesef: yazık ki.
Maarif: eğitim,
Maaş: aylık.
Maazallah: Tanrı korusun,
Mabet: tapınak,
Macera: serüven,
Mahalli: yerel,
Maharet: beceriklilik, ustalık.
Mahçubiyet: utangaçlık,
Mahçup: utangaç, sıkılgan,
Maceraperest: serüvenci,
Madde: cisim, unsur,
Mafsal: eklem,
Mağara: oyuntu, in.
Mağdur: kıygın,
Mağlubiyet: yenilgi,
Mahal: yer, yöre.
Mahdum: oğul.
Mahfuz: saklı,
Mahir: becerikli, usta.
Mahiyet: nitelik,
Mahlûk: yaratık.
Mahmurluk: sersemlik, süzgünlük,
Mahpus: hapsedilmiş,
Mahpushane: cezaevi, tutukevi.
Mahrek: yörünge,
Mahrem: gizli,
Mahrum: yoksun,
Mahsuben: hesabına,
Mahsul: ürün.
Mahsur: kuşatılmış, çevrilmiş, sarılmış,
Mahsus: özellikle, bilhassa.
Mahvetmek: yok etmek,
Mahvolmak: yok olmak, bozulmak,
Mahzur: salanca, engel,
Mahzurlu: sakıncalı,
Mai: mavi.
Makaslama: kesme, kısaltma,
Makber: mezar.
Makbul: beğenilen, geçer,
Makbuz: alındı,
Maket: örnek,
Maksat: amaç.
Maksatlı: amaçlı,
Maksimum: azami,
Maktul: öldürülmüş,
Makul: mantıklı,
Makule: takım,
Makûs: ters.
Malûl: sakat.
Malûm: bilinen, bilindik, belli.
Malumat: bilgi,
Malzeme: gereç,
Mamul: yapılmış, işlenmiş,
Mamur: bayındır,
Manalı: anlamlı,
Manasız: anlamsız,
Mânen: ruhça, duyguca, gönülce,
Manevi: tinsel, ruhsal,
Mâni: engel,
Mânia: engel.
Manşet: başlık, kolluk,
Manzara: görünüş,
Manzum: nazım.
Manzume: koşuk, dizge.
Maraz: hastalık,
Marifet: maharet, ustalık, hüner.
Mâruf: bilinen,
Mazi: geçmiş,
Mazur: mazaretli.
Meblağ: tutar,
Mebus: milletvekili,
Mebusluk: milletvekilliği,
Mecbur: yükümlü, zorunlu,
Mecburiyet: zorunluluk,
Mecmua: dergi,
Meçhul: bilinmeyen,
Maskara: eğlendirici, soytarı,
Maskaralık: soytarılık,
Maslahat: iş.
Maslahatgüzar: işgüder,
Masraf: gider,
Masraflı: pahalı,
Masum: suçsuz, günahsız,
Maşrık: doğu.
Mat: donuk,
Matbaa: basım evi.
Matbu: basılı,
Matbuat: basın,
Matem: yas, üzüntü,
Materyal: gereç,
Matkap: delgi,
Matrak: alay, eğlence,
Mavimtrak: mavimsi,
Mayasıl: egzama
Mayhoş: ekşimsi,
Mayi: sıvı.
Mazbata: tutanak,
Mazbut: düzenli.
Mazeret: özür.
Melodi: ezgi.
Memba: kaynak,
Memleket: ülke.
Medeni: uygar,
Medenilik: uygarlık,
Medet: imdat, yardım,
Mefhum: kavram,
Mefruşat: döşeme,
Meftun: tutkun,
Meğer: hâlbuki,
Mehil: vade, mühlet,
Mehtap: ay ışığı,
Mekân: yer.
Mekruh: iğrenç,
Melankoli: karasevda,
Memlûk: köle.
Memnu: yasak, yasaklanmış.
Mendebur: pis, sümsük, sünepe.
Memnun: hoşnut,
Memnuniyet: kıvanç, mutluluk.
Memur: görevli,
Memuriyet: memurluk,
Mendebur: sümsük,
Menetmek: yasaklamak,
Meneviş: hare.
Menfaat: yarar, çıkar,
Menfi: olumsuz,
Menfur: iğrenç, tiksindirici, nefretlik.
Menkul: taşınır,
Merhametli: acıması olan, acıyan.
Merhametsiz: acımasız, gaddar.
Merhum: rahmetli,
Merkep: eşek.
Merkeziyet: merkezcilik,
Mersi: sağ ol!, teşekkür,
Mensubiyet: ilişkinlik.
Mensucat: dokumalar,
Merak: kaygı, tasa.
Meraklanmak: kaygılanmak, tasalanmak, üzülmek,
Meram: maksat, erek.
Merasim: tören,
Merhale: aşama, evre.
Merhamet: acıma,
Meydan: alan.
Meydanlık: açıklık,
Meyil: eğim, akıntı, özlem.
Meziyet: nitelik.
Mezun: bitirmiş, izinli, yetkili,
Mıntıka: bölge,
Mızrap: çalgıç, tezene, pena
Mersiye: ağıt.
Mert: yiğit, sözünün eri, adam.
Mertebe: aşama,
Mertlik: yiğitlik,
Mesafe: ara, uzaklık,
Mesai: çalışmalar,
Mesaj: haber,
Meselâ: örneğin,
Mesele: sorun.
Mesih: İsa Peygamber,
Mesken: konut,
Meslek: uğraş,
Mesnet: dayanak,
Mesul: sorumlu,
Mesuliyet: sorumluluk,
Mesut: mutlu.
Meşakkat: güçlük, sıkıntı, zorluk,
Meşgale: uğraş, iş güç.
Meşru: yasal, kanunlu.
Meşrubat: içecekler.
Meşruhat: açıklamalar,
Metanetli: dayanıklı,
Metazori: zorla,
Meteliksiz: züğürt,
Methetmek: övmek,
Methiye: övgü.
Metin: sağlam, dayanıklı,
Mevcudiyet: varlık,
Mevcut: var olan, bulunan.
Mevzu: konu.
Mihenk taşı: denektaşı,
Mihnet: sıkıntı,
Mihrak: odak.
Mihver: eksen,
Miktar: nicelik.
Mikyas: ölçek, ölçü.
Millet: ulus.
Milli: ulusal,
Miliyetçilik: ulusçuluk,
Mini: küçük,
Minimini: küçücük,
Minimum: asgari,
Minkale: iletki,
Mintan: gömlek,
Minyon: ince, zarif, küçük, sevimli,
Mirasçı: vâris,
Misafir: konuk,
Misil: 1. kat. 2. eş.
Miskin: uyuşuk,
Miting: toplantı, gösteri,
Mitralyöz: makineli,
Mizaç: huy.
Mizah: gülmece,
Modern: çağcıl,
Monoton: tekdüze, yeknesak,
Montaj: kurma,
Mostra: örnek,
Möble: mobilya,
Muafiyet: bağışıklık,
Muallim: öğretmen,
Muamma: bilmece,
Muasır: çağdaş.
Muavin: yardımcı,
Muayyen: belirli,
Muazzam: koskoca, görkemli.
Muazzez: sevgili,
Muhabbet: sevgi, yarenlik,
Muhabere: haberleşme,
Muhacir: göçmen,
Muhafaza: saklama, koruma,
Muhafazakârlık: tutuculuk,
Muhakeme: yargılama,
Muharebe: savaş,
Muharrir: yazar,
Muhasara: kuşatma,
Muhavere: konuşma,
Muhit: çevre,
Muhtelif: çeşitli,
Muhtemel: umulur, beklenir,
Muhterem: sayın,
Mukadderat: yazgı, talih,
Mukaddes: kutsal,
Mukavele: sözleşme,
Mukavemet: dayanma,
Mukayese: karşılaştırma,
Muktedir: erkli, iktidarlı.
Munis: uysal, sevimli,
Muntazam: düzgün,
Murahhas: delege,
Murakebe: denetleme.
Murat: istek, dilek,
Musibet: felâket, uğursuz,
Muştu: müjde,
Mutaassıp: bağnaz,
Mutabık: uygun, uyuşmuş,
Muteber: saygın, güvenilir, inanılır,
Mutedil: ılımlı,
Mutlaka: kesinlikle,
Mutlu: mesut,
Muvaffak: başarılı,
Muvakkat: geçici,
Muvazene: denge,
Muzafferiyet: zafer, yengi,
Muzır: zararlı,
Muzip: takılgan, şakacı,
Mübadele: değişme,
Mübalâğa: abartma,
Mübarek: kutlu,
Mücadele: savaşma, uğraş,
Mücellit: ciltçi.
Mücerret: soyut,
Müdafaa: savunma,
Müdana: minnet,
Müdahale: karışma,
Müdüriyet: müdürlük.
Müessese: kurum, kuruluş,
Müfrit: aşın.
Mühim: önemli,
Mühimsemek: önemsemek,
Mühlet: vade.
Mükâfat: ödül.
Mükemmel: eksiksiz,
Mülâyim: yumuşak,
Mümbit: bitek, verimli,
Mümessil: temsilci,
Mümin: inanan, müslüman.
Mümkün: olabilir, olası,
Mümtaz: seçkin,
Münakaşa: tartışma,
Münasebet: ilişki,
Münasebetsizlik: saygısızlık,
Münasip: uygun, yerinde,
Münevver: aydın,
Münferit: tek, ayrı.
Münhal: açık.
Münhasıran: yalnız,
Müteessir: üzgün, üzülmüş,
Müthiş: korkunç,
Mütemadiyen: sürekli, aralıksız.
Mütevazı: alçak gönüllü,
Müttefik: birleşik,
Müvezzi: dağıtıcı,
Müzayede: artırma,
Müzmin: süreğen, kronik,
Müzminleşmek: süreğenleşmek, kronikleşmek.
Müsamaha: hoşgörü,
Müsavi: eşit.
Müspet: olumlu, pozitif,
Müsrif: savurgan,
Müstahsil: üretici,
Müstakil: bağımsız,
Müstehcen: edepsizce,
Müstesna: ayrıcalı,
Müsvedde: karalama, taslak,
Müşavir: danışman,
Müşfik: sevecen,
Müşkül: güç, engel,
Müşkülpesent: titiz,
Müşterek: ortak, ortaklaşa,
Müşteri: alıcı.
Mütareke: ateşkes,
Müteessir: etkilenmiş, üzülmüş,
Mütecaviz: saldırgan,
Müphem: belirsiz,
Müptelâ: düşkün,
Müracaat: başvuru,
Müreffeh: gönençli.
Mürettebat: tayfa,
Mürettip: dizici,
Müsaade: izin.
Müsabaka: yarış.