Eş Anlamlı ne demek ve Türkçede bulunan İ harfi ile başlayan eş anlamlı sözcükler nelerdir? İşte Eş Anlamlı kelimeler ne demek ve İ harfiyle başlayan eş anlamlı kelimeler ve anlamları.
Eş anlamlı, anlamdaş, müteradif veya sinonim; yazılışları ve okunuşları farklı anlamları aynı olan sözcüklere denir. Diğer bir ifade ile Eş Anlamlı kelimeler; yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bunlar cümlede birbiriyle yer değiştirdiklerinde cümlenin anlamında değişiklik ve bozulma olmaz. Eş anlamı (Anlamdaş) kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.
İ ile başlayan eş anlamlı kelimeler
İhbar: bildirme, duyurma, haber verme,
İfade: anlatım,
İhlâl: bozma.
İffet: namus, ırz, şeref,
İhmal: boşalma, savsaklama,
İflas: batma.
İhracat: dış satım,
İade: geri verme,
İhtiyar: yaşlı,
İkaz: uyarma,
İl: vilâyet.
İbret: öğreti, örnek, ders.
İcap: gerek, gereklik,
İcar: kira.
İçbükey: konkav,
İcabet: uyma, kabul,
İcat: yaratma, bulma,
İcraat: iş, işler,
İç: dahil,
İç açıcı: ferah,
İçerik: muhteva,
İcazet: izin, müsaade,
İçkili: sarhoş.
İçin için: gizli gizli, yavaş yavaş,
İçli: duygulu.
İçli dışlı: senli benli, teklifsiz.
İçten: samimi,
İçtima: toplanma,
İçtimai: toplumsal, sosyal.
İdam: öldürme,
İdare: yönetim,
İdareci: yönetici,
İdareli: tutumlu,
İddia: sav.
İdeal: ülkü, amaç, gaye, mükemmel,
İdman: jimnastik,
İdrak: anlayış, erişme, algı.
İflâh: kurtuluş, onma.
İftihar: övünç, övünme, kıvanç,
İğrenç: iğrendirici.
İhanet: hainlik, hıyanet,
İhraç etmek: çıkarmak,
İhsan: lütuf, inayet, bağışlama.
İhtar: hatırlatma, uyarma,
İhtilâf: ayrılık,
İhtimam: özen.
İhtiram: saygı,
İhtiras: tutku, arzu.
İhtişam: görkem, haşmet,
İhtiva: kapsama,
İhtiyaç: gereksinim,
İhtiyari: serbest,
İhtiyarlamak: yaşlanmak,
İkamet: oturma, eğleşme,
İkametgâh: konut,
İkilik: anlaşmazlık,
İkircim: tereddüt,
İkmal: bütünleme, tümleme.
İkna: inandırma, kandırma,
İkrah: iğrenme,
İkrar etmek: kabul etmek, söylemek,
İktidar: güç.
İtisat: tutum, ekonomi,
İktisatçı: ekonomist,
İane: yardım,
İbadet: tapınma,
İblis: şeytan, kötü, düzenci.
İlâç: deva, çare, merhem.
İlâh: Tanrı.
İlahi: Tanrısal,
İlân: duyuru.
İâve: ek.
İlçe: kaza.
İlelebet: ebediyen, sonsuza dek.
İlenme: beddua, lânet, intizar,
İleri gelen: eşraf,
İleride: gelecekte,
İletmek: götürmek, ulaştırmak,
İlgi: alâka,
İlginç: enteresan,
İlgisiz: kayıtsız, yabancı, aldırışsız, vurdum duymaz, alâkasız,
İlham: esin.
İlinti: ilgi.
İlişkin: ait.
İliştirmek: asmak,
İmge: hayal,
İmha etmek: yok etmek,
İmik: boğaz, gırtlak,
İlk: birinci, evvelki, önceki, evvel,
İlkbahar: nevbahar.
İlke: prensip, kural, yöntem,
İlkel: gayrimedeni, iptidai,
İlkin: önce, başta,
İllet: hastalık,
İltica: sığınma,
İltifat: ilgilenme,
İltimas: kayırma,
İmkân: olanak,
İmrenme: gıpta,
İm: işaret, belirti, iz.
İma: üstü kapalı, anlamlı, belirsiz,
İmal: yapım,
İmalâthane: yapımevi,
İmar: bayındırlık,
İzleme: takip etmek,
İzlenim: intiba, izzet: büyüklük,
İzzetinefis: onur.
İmtihan: sınav,
İmtiyaz: ayrıcalıklı,
İnanca: teminat,
İnanç: itikat.
İnanma: aklı yatma, kanma,
İnayet: lütuf, iyilik, yardım,
İnce: duygulu, kibar, nazik,
İncelmek: zayıflamak, kibarlaşmak,
İndirimli: ucuz, tenzilâtlı,
İnkılâp: devrim,
İnkisar: ilenme, beddua,
İnsaf: adalet, insanlık, merhamet,
İzah: açıklama,
İzdiham: kalabalık, sıkışma, yığılma,
İzdivaç: evlenme,
İzin: müsaade, ruhsat,
İnsan: can, fert, kişi, birey, fert, adam.
İnsancıl: cana yakın,
İntizam: düzen.
İntizar: ilenme, bekleme, gözleme,
İpsiz: serseri,
İptilâ: düşkünlük,
İpucu: belirti, delil,
İrade: isteme, buyruk,
İrdelemek: tetkik,
İrfan: bilgi,
İri: büyük,
İrin: cerahat,
İrtibat: ilgi, bağlantı,
İsabet: yerindelik, yanılmazlık.
İsabetli: uygun, yerinde,
İshal: sürgün,
İsim: ad.
İskân: yurtlanma, yerleşme.
İrtifa: yükseklik,
İsmet: namus.
İspat: kanıt.
İsraf etmek: harcamak.
İstek: arzu.
İstemek: dilemek.
İstibdat: baskı.
İtidat: yetenek, kabiliyet.
İstif: yığma.
İstifade: yararlanma, faydalanma.
İsteyerek: bile bile.
İstifham: soru.
İstifrağ: kusma,
İstihkak: hak.
İstikamet: yön.
İstikbal: gelecek, âti.
İstikrar: düzen,
İstikraz: borç.
İstilâ: bürünme, basma, salgın.
İstimlâk: kamulaştırma,
İstiklâl: bağımsızlık,
İstirahat: dinlenmek,
İstirham: yalvarma,
İstismar: sömürme, yararlanma.
İstisnai: özel, ayrık,
İstişare: danışma,
İsyan: ayaklanma,
İşaret: iz, belirti, im.
İşitmek: duymak,
İşgüzar: becerikli,
İşlem: muamele,
İşleme: nakış,
İş: çalışma, görev, meslek,
İşlev: fonksiyon, görev,
İşlik: atölye,
İşsiz: aylak, boş, avare.
İştahsız: boğazsız,
İştirak: katılma,
İthalat: dış alım.
İtham: suçlama,
İtibar: saygınlık,
İtikat: inanç, iman.
İtimat: güven,
İyi: mükemmel, eksiksiz,
İyicene: çokça,
İtina: özen.
İtiraz: karşı durma,
İtiyat: alışkanlık, huy.
İttifak: uyuşma, bağdaşma,
İttihat: birleşme,
İvedi: acele.
İyelik: mülkiyet, sahiplik,
İtaat: baş eğme.