Malayani; mânâsız, faydasız, boş söz anlamlarına gelmektedir. Diğer bir ifade ile Malayani, insanın ne kendisine ne de başkalarına, dünyada ve ahirette yarar sağlamayacak olan gereksiz, boş söz ve davranışlarına denir. Allah’u Teala Kuranı Kerim’de şöyle buyuruyor;
“Onlar (mü”minler) ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. (Mü”minûn 23/ 3)
Peygamber Efendimiz (sav) hadisi şerifte “Kişinin mâlâyanîyi (yararsız şeyleri) terk etmesi, Müslümanlığının güzel oluşundandır” (Tirmizî, “Zühd”, 11)
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, iyi Müslüman olduğunu gösterir” (Tirmizî) buyrulmuştur.
Kişinin yararsız şeylerle uğraşması, zamanını ve gücünü abes şeylerle tüketmesi bir israftır.
Malayani Kelimesi ile İlgili Örnek Cümleler
Îman nûruyla beslenip vahyin rehberliğinde kullanılan akıllar, tevhîde ve Allâh’ı tanımaya yol bulurken, bundan mahrum olan akıllar, hakka ve hayra nâil olamazlar. Vahyi temel almadan sırf akıllarıyla hakîkati bulabileceğini zanneden filozofların en büyük aldanışı da budur. Çünkü onlar îmandan uzak olan akılların da
hakka ve hayra yol bulabileceğini zannetmektedirler.
Öte yandan tefekkür nîmetini doğru kullanabilmek için aklı ve gönlü mâlâyânî şeylerle meşgul etmemek gerekir. Nitekim âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“O (felâha eren mü’minler) boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.” (el-Mü’minûn, 3)
“O (Rahmân’ın has kulları) yalan yere şahitlik etmezler, boş şeylerle karşılaştıkları vakit (oradan) vakar ile geçip giderler.” (el-Furkân, 72)
*****
Nefsânî hastalıkların en tesirli ilâcı, kişinin tefekkürünü faydalı şeyler üzerine teksîf edip, kendisini ilgilendirmeyen şeylerle meşguliyetten uzaklaşmasıdır. Mâlâyânî şeyler üzerine tefekkür, bütün şer, hezimet ve zilletlerin kapısıdır. Faydasız şeyler üzerinde düşünenler, faydalı olanı kaçırır, kendilerine lâzım olacak şeylerden mahrum kalırlar.
*****
Rasûlullah r Efendimiz de şöyle buyurmuştur:
“Kur’ân-ı Kerîm, öyle bir kelâm-ı ilâhîdir ki o, vukū bulacak her türlü fitneye karşı insanı selâmete erdirir. Onda sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin durumları, insanlar arasında meydana gelecek hâdiselerin hükümleri vardır. O, hak ile bâtılı birbirinden ayırt eder, mâlâyâni (lüzumsuz hükümler) değildir. Kendisini terk eden azgını Cenâb-ı Hak helâk eder. Onun dışında hidâyet arayanı Allah dalâlete düşürür…” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 14/2906; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1)