Kürsî, sözlükte taht, bir kişinin oturduğu yüksek sandalye, koltuk mânâsına geliyor. Mecâzî olarak da ilim, güç, egemenlik, sultan gibi anlamları dile getirir.
Kürsi; Allâh’ın kudret ve azameti. Arşın altındaki gök tabakası. Yüksekçe oturma yeri. Topluluğa hitab etmek için çıkılan yüksekçe yer anlamlarına gelir.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki;
(Allah ki, Ondan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun izni olmadan kim şefaat edebilir? Onların [kulların] geçmişte ne işlediklerini ve gelecekte ne işleyeceklerini bilir. Kullar ise, Onun dilediği kadarından başka, ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü [saltanatı, kudreti] gökleri ve yeri kapladı. Gökleri ve yeri korumak, gözetmek, Ona hiç zorluk vermez. O, çok yüce ve çok büyüktür.) [Bekara 255]
Âyetin devamında, (Gökleri, yeri koruyup gözetmek ona zorluk, ağırlık vermez) buyuruluyor. Demek ki kürsi, bu işi koruyup gözetme kudretidir. Yani onun saltanatı, gücü, kudreti demektir.