Kasvet; sıkıntı, iç sıkıntısı, iç daralması, gam keder, dert, tasa anlamlarına gelmektedir.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor;
Ne var ki bunlardan sonra yine kalblerinize kasvet geldi. İşte onlar (yâni kalbleriniz) şimdi katılıkta taş gibi, yâhut daha da ileri. Çünkü, taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su kaynar. Taşlardan bir kısmı da, Allah korkusuyla yukarıdan aşağı düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan aslâ gâfil değildir. (Bekara sûresi: 74)
Lüzumsuz çok konuşmak kalbe kasvet verir. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî)
…Kasvetli kalb, Allahü teâlâdan uzaktır. (Hadîs-i şerîf-Muvattâ)
Zevk ve safâ sürmek için çok yaşamayı isteyen tûl-i emel sâhibleri; ibâdetleri vaktinde yapmazlar, tövbe etmeyi (günâhlara pişmân olmayı) terk ederler, kalbleri kasvetli olur, ölümü hâtırlamazlar, vâz ve nasîhatten ibret almazlar. (Muhammed Hâdimî)
Kalbinde kasvet bulunan kimse; tûl-i emel sâhibi olur, Allahü teâlâyı unutur, nefsinin arzu ve isteklerine uyar. (Senâullah Pâni Pûtî)
Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma şöyle vahy etti (bildirdi): “Uyanık ol, kendine dost ara, sevincine ortak olmayan bir dostu kendinden uzaklaştır, onunla arkadaşlık etme; çünkü böyle bir dost, kalbine kasvet verir…” (Muhammed bin Nadr Hârisî)
Halâveti (mânevî tadı) üç şeyde arayınız: Namazda, zikirde (Allahü teâlâyı anmada), Kur’ân-ı kerîm okumada. Eğer buralarda halâveti bulamadıysanız, biliniz ki, kalbiniz kasvet sebebi ile kapalıdır. (Hasan-ı Basrî)
Harama bakmak, kalbe kasvet verir. (Bişr-i Hafî)
KASVET İLE İLGİLİ ÖRNEK CÜMLELER
– Doğrusu çok alın teri döktük amma değerdi / Neşe veren kasvetimiz yorgunluğu giderdi (E. B. Koryürek)
– Gaflet ve kasvete müptelâ bir kalbin en tesirli ilâcı, “zikrullah”tır. Nitekim âyet-i kerîmede; “…Bilesiniz ki kalpler, ancak Allâh’ın zikriyle itmi’nâna (hakîkî huzûra) erer!” (er-Ra”d, 28) buyrulmaktadır.
– Bir müminin merhamet, şefkat, rikkat ve hassâsiyetle techîz olabilmesinin yolu da, mal ve can ile yapılan infaklardan geçmektedir. Nitekim kalbinin kasvetinden şikâyet eden bir sahâbîye Peygamber Efendimiz (sav),
“Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri yedir, yetimin başını okşa!..” (Ahmed bin Hanbel, II, 263) buyurmuştur.