Kademi şerif nedir ve Kademi şerif nerede? İşte Kademi şerif neye denir, nerede ve Kademi şerif hakkında bilinmesi gerekenler.
Kadem-i şerif, Peygamber Efendimiz Hz Muhammde (sav)’in mübarek ayak izi anlamına gelmektedir. Peygamber Efendimiz’in ayak izinin İslâm literatüründeki ismi “Nakş-ı Kadem-i Şerif‘tir. Peygamberimizin ayak izinin oluşumu şöyle rivâyet edilmektedir;
“Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed (sav) Efendimiz’in gözle görülür birçok mucizesi vardı. Bunlardan biri de Efendimiz’in ayak izleridir. Peygamberimiz kum, çamur veya nemli toprak gibi yumuşak zeminde yürüdükleri zaman ayaklarının izi çıkmazdı. Fakat taş veya sert zemine bastıkları zaman mübârek ayak izleri olduğu gibi çıkardı.”
Günümüze kadar gelen Resulullah (sav)’den birer nişâne olan bu mübârek emânetlere “Kadem-i Şerif” veya “Nakş-i Kadem-i Peygamberi” adı veriliyor. Bir yadigâr olarak asırlarca saklanıp elden ele emânet edilerek gelen Kadem-i Şeriflerden ülkemizde de birkaç tane mevcuttur. Özellikle Müslüman devlet adamları, Osmanlı Sultanları bu kıymetli emânetleri en güzel ve özel yerlerde muhafaza altına alarak sahip çıkmışlardır.
Kadem-i Şerif (Hz. Peygamber’in ayak izi), taş veya tuğla zemin üzerinde bulunan ve “Nakş-ı Kadem-i Saadet” de denilen Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde dördü taş, ikisi tuğla olmak üzere Hz Peygambere (sav)’e izafe edilen altı tane ayak izi vardır.
Bunların en çok önem verilen ve kapaklı altın çerçeve içinde tutulanı, Sultan Abdülmecid zamanında Trablusgarp’tan getirtilen ve Hz Peygamber’in (sav) Miraca çıkarken bastığı taş olarak rivayet olunan ayak izidir. Bundan başka Eyüp Sultan, Sultan I. Abdülhamid ve Sultan III. Mustafa Türbelerinde de kadem-i şerifler bulunmaktadır.
KADEM-İ ŞERİF HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Sultan Ahmed, câminin inşâsı sırasında Mısır’da Sultan Kayıtbay türbesinde bulunan Hazret-i Peygamber’in “Nakş-ı Kadem” denilen mübârek ayak izlerini Eyyûb Sultan türbesine getirtmişti. Câminin inşaatı tamamlanınca da, bunu, câmiye koydurdu.
Ancak Sultan, bu nakil işleminin yapıldığı gece şöyle bir rüyâ gördü:
“”Bütün sultanların toplandığı yüce bir meclis kurulmuştu ve Hazreti Peygamber (sav)’de kadılık makâmında oturmaktaydı. Bir nevî mahkeme kurulmuştu. Sultan Kayıtbay, türbesini ziyârete vesîle olan bu “”Kadem-i Saâdet”in alınıp İstanbul’a götürülmesinden dolayı Sultan Ahmed’den dâvâcı olmuştu.
Allah Rasûlü (sav) de, kadı sıfatıyla, “”Kadem-i Şerîf”in, derhâl geri gönderilmesine hükmetti…”
Sultan dehşet ve korku ile uyandı. Rüyâsını içlerinde Hüdâyî Hazretleri’nin de bulunduğu ulemâ ve meşâyıha tâbir ettirdi. Yapılan tâbire göre denildi ki:
“”—Sultânım! Rüyâ gâyet açıktır. Yoruma bile gerek yoktur. Emânet derhâl geri gönderilmelidir…”
Peygamber âşığı Sultan 1. Ahmed Han, verilen karara boyun büktü ve emâneti titizlikle ve mahzun bir şekilde yerine iâde etti.
Ancak yüreği aşk-ı Peygamberî ile dilhûn olmuş bulunan 1. Ahmed Han, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘in mermer üzerindeki mübârek ayak izlerinin maketini yaptırdı. Kavuğunun üzerine asarak tedâîsinden feyz almaya çalıştı. Yanık gönlünden dökülen şu mısrâlar, onun bu aşk hâlini ne güzel aksetterir:
N’ola tâcum gibi başumda götürsem dâim,
Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-ı Rusül’ün…
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidür,
Ahmedâ durma yüzün sür kademine O Gül’ün!..
mısrâlarını söylemiştir.