Acz kelime olarak; acizlik, acziyet, becerisizlik, kâbiliyetsizlik, güçsüzlük, yapamamak, fakirlik, tevâzû anlamına gelmektedir. Acz terim olarak anlamı, bir nesneye gücü yetmemek, kudreti olmama durumu, güçsüzlük, kifâyetsizlik. Bu sıfatları üzerinde bulunduran kimseye de âciz denir. Acz, kudretin zıddıdır. Bir şeyi yapmaya gücü yetmeyen kimse ondan âcizdir.
ACZ VE ACZİYET İLE İLGİLİ ÖRNEK CÜMLELER
– İslâm’da mükellefiyet (yükümlülük)’ler kudrete bağlıdır. Bir şeyi yapmaktan âciz olan onunla mükellef değildir. Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle yükümlü tutmaz.
– Kâinattaki ilâhî kudret ve azamet tecellîlerini lâyıkıyla tefekkür edebilen bir insan, öncelikle aczini idrâk eder, sonra ise tam bir teslîmiyet ve itaat ile her nefes Rabbini zikir hâlinde olur. Böylece kalbi takvâ nûruyla dolar. Tefekkür de, takvâ ile en makbul kıvamına ulaşır.
– Allah kullarının âciz kaldığı konularda onlar için bazı kolaylıklar getirmiştir.
– Akıl ve mantıkda zaman zaman kendi ördüğü duvarların içine kendini hapsedip, çıkmaz sokaklara girebilir. Bunun gibi nice beşerî ihtilâfı bile çözmekte acziyete düşüp kilitlenen bir aklın, sonsuz ilâhî hakîkatleri bütün yönleriyle kavrayabilmesi de imkânsızdır. Bu sebeple aklın çıkmazlardan selâmeti; onun vahiyle terbiye edilmesine ve hudûdunu aşan hakîkatlere karşı kalben teslîm olmak gerektiğini kavramasına bağlıdır.
KUR’AN’DA GEÇEN ACZ VE ACZİYET KELİMESİNE ÖRNEK
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَبَقُواْ إِنَّهُمْ لاَ يُعْجِزُونَ
Okunuşu: Ve lâ yahsebennellezîne keferû sebekû, innehum lâ yu’cizûn (yu’cizûne). (Enfal – 59)
Anlamı: İnkâr edenler yakayı kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü onlar (bizi) âciz bırakamazlar. (Enfal – 59)
HADİS-İ ŞERİFLERDEN ACZ VE ACZİYET KELİMESİNE ÖRNEK
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Akıllı kişi; nefsini hesaba çekip ona hakim olan, ölümden sonrasını nazar-ı dikkate alarak ahiret için amel edendir. Âciz, zavallı insan ise; (akıllı kişinin aksine) nefsini beşeri arzu ve zevklerinin esiri edip, bunun yanı sıra Allah’tan kuru kuru dilek ve temennide bulunan, bunların gerçekleşmesini bekleyendir.” (Tirmizî, Kıyâmet 25. İbni Mace, Zühd 31)