İmamet; imam olma, imamlık yapmak, halifelik anlamına gelir. İmamet, Kur’an adaletini ve ahlâkını yaşam tarzı kabul eden toplumun kendi içinden seçtikleri Din ve Dünya İşlerini yönetecek genel liderlik, rehberlik ve riyasettir.
İMAMET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
– Bu zaman zarfında Bedri’yi yetiştiremezsem imamet elden gider, biz, açlıktan ölürüz. (R. N. Güntekin)
– Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘in hayâtı, geçmiş peygamberlere nasîb olmayan hayâl ötesi şeref tecellîleri ile doludur. Allâh -celle celâlühû-, “Habîbim” diye sâdece O’na hitâb etmiştir. Mîrâc, peygamberler arasında yalnız O’na nasîb olmuştur. O’nun rüchâniyeti, Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imametiyle sâbit oldu. Mûsâ -aleyhisselâm-‘daki “ لَنْ تَرينِى ” sırrı, O’nda “ ” قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنى sûretinde tecellî etti.
– Rasûlullâh (sav)’in Mescid-i Harâm’dan Mescidi Aksâ’ya götürülmesi, târih boyunca pek çok peygamberin gönderildiği bu iki dînî merkez arasındaki sağlam bağı, daha da kuvvetli bir şekilde göstermiş olmaktadır. Ayrıca bu hâdise, İslâm’ın, bütün semâvî dinleri şümûlüne alan, Hak katındaki tek dîn olduğunu da ifâde etmektedir. Nitekim Rasûlullâh (sav)’in Mescid-i Aksâ’da bütün enbiyâya imameti de bunun bir başka tezâhürüdür.
– Niyet, kılacağı namazı zihnen hatırlamaktır. İmamın imamete, cemaatın da imama uymaya niyetlenmesi gerekir.
– Ebû Abdurrahmân es-Sülemî, Hazret-i Osman’ın hilâfeti devrinde kıraat hocalığına başlamış ve bu vazifesine uzun seneler devam etmiştir. Kûfe’de imamet ve Kur’ân muallimliği yaptığı mescidi kastederek şöyle dermiş:
“–Şu makamda bulunmamın tek sebebi, Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘in:
«Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.» hadîs-i şerîfindeki müjdeye nâil olabilme arzusudur.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21; Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 15/2907)