Ab-ı Hayat; “hayat suyu, dirilik suyu” anlamına gelen Farsça bir tamlamadır. Diğer bir ifade ile Abı hayat; İçene ölümsüz bir hayat verdiğine inanılan su demektir. Ab, Farsça’da “su”, hayat ise Arapça’da “yaşam” demektir. Abı hayat; ölümsüzlük suyu, sonsuz yaşam kaynağıdır. Aynı anlamda kullanılan çeşitli tamlamalar: âb-ı beka, âb-ı cavid, ab-ı câvidâni, âb-ı cevân, âb-ı Hızır, âb-ı İskender vb.
Suyundan içine sonsuz yaşam ve ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsane çeşmesini pek çok kişi boşu boşuna aramış, bu durumdan yalnız Hızır ve İlyas yararlanmışlardır. Kuran’da Hz Musa’nın bile tam bulacağı sırada yitirdiği anlatılan bu sihirli kaynak (Kehf Suresi) bir söylentiye göre Zulümat (Karanlıklar) ülkesinin, bir inanışa göre kaf Dağı’nın ardındadır. Edebiyatta sevgilinin dudağının özelliği ve vuslatı âb-ı hayat etkisindedir. Tasavvufta ise insana sonsuz yaşam kazandıran Tanrısal aşk anlamına kullanılmış olan bu motif (Akhilleus’un silahtan korunurluğu) aslında insanlığın ölümün kesinliği karşısında umut bağladığı sonsuz özlemi dile getirir. Karada Hızır’ın, denizde İlyas’ın insanlara yardımcı olduklarına inanmasıyla bu iki kişinin de peygamber sayılmalarıyla sonuçlanmış, iki adın kaynaşmasından oluşan Hıdrellez inancına yol açmışır. İlkçağ Yunan mitoslarında Zeus ile Hera’nın barış içinde buluşmalarıyla, toprak Tanrıçası Demeter’in kızı Persephone’ye kavuşmasıyla ortaya çıkan bahar uyanışı, Doğu dünyasında Hızır ve İlyas’ın buluşup görüşmelerine bağlanır (6 Mayıs) ve coşkuyla kutlanması adet olmuştur.
Abı Hayat ile ilgili bazı rivayetler;
Bazı rivayetlerde bu suyu, karanlıklar ülkesinde rastlayarak içen Hızır ile İlyas aleyhimesselamdır. Hızır aleyhisselamın ruhu, bazı velilere feyz vermiştir. Öldükten sonra, ruhu insan şeklinde görünüp, gariplere ve darda kalıp sıkıntıya düşenlere yardım etmektedir. Ab-ı hayatın kaynağı karanlıklar içindedir ve nerede olduğu bilinmemektedir. Hızır aleyhisselamın teyzesinin oğlu olan İskender-i Zülkarneyn de bu suyu karanlıklar ülkesinde aramış, fakat bulup kavuşamamıştır. Dünya tarihinde üç İskender’e rastlanmaktadır. Bunlardan birincisi İskender-i Zülkarneyn olup peygamber veya veli olduğu bilinmektedir. Yafes’in soyundan olan bu zat, Yemen’de yaşayan Münzir İskender ile Aristo’nun talebesi olan Makedonyalı İskender’den önce yaşamıştır. İbrahim aleyhisselamla birlikte haccetmiş, Hızır’ı kumandan yapmış ve dünyayı şirk ehlinden temizlemiştir.
İslami kaynaklarda, canlılık veren ve diriliğe sebeb olan başka bir sudan da bahsedilmektedir. Musa aleyhisselam genç arkadaşı ile (Yuşa aleyhisselam) ile birlikte Hızır’ı (aleyhisselam) iki denizin kavuştuğu yerde aramaya gitmiştir. Hızır’ı bulmasına alamet olarak da Allahü teala ona, zenbil içine tuzlanmış bir balık koymasını ve balığın canlanıp denize aktığı yerde o zatı bulacağını bildirmiştir. Bunun üzerine yolculuğa çıkmışlar, iki denizin birleştiği mevkide konaklamışlar ve dinlenmek için başlarını yere koyup uzanmışlardır. Bu anda sepetteki balık canlanıp bir yol bulup, denize gitmiştir. Bir rivayette Yuşa aleyhisselamın abdest suyundan damlayan sular bu canlanmaya sebep olmuştur. Yuşa aleyhisselam bunu unutmuş, tekrar yolculuğa başlamışlar daha sonra hatırlayınca geriye dönerek konakladıkları yerde hazret-i Hızır’ı bulmuşlardır. Artık hazret-i Musa ile Hızır aleyhisselamın arkadaşlığı başlamıştır. Hızır aleyhisselam, hazret-i Musa’ya Allahü tealanın kendisine bir ilim verdiğini bunu onun, bilmediğini; Musa aleyhisselamdaki bilgileri de kendisinin bilmediğini ve sabır etmesini söylemiştir. Hızır aleyhisselamdaki bu ilim ledünni bilgidir. Bu sebeple tasavvuf ehlinin ıstılahında Hızır bast-ı kalb, yani kalb genişliğinden kinaye olduğu için Ab-ı hayat da ilm-i ledün yerinde kullanılmıştır. Bunun için bir mürşidin (rehberin) sözleri ve nasihatları insanları hak yola çağırmada mühim rol oynar. Böylece ölü kalbler dirilmiş olur. Velilerin batınları yani kalbleri de ab-ı hayattır. Bunlardan bir damla nasibi olan ebedi hayatı bulmuş ve saadete kavuşmuş olur.
Şairlere göre ise, sevgilinin ağzından çıkan sözler de ab-ı hayatı andırır. Bu sözler, tıpkı mutasavvıflardaki gibi, ister mecazi (gerçek olmayan), ister hakiki aşkta olsun; saf, nazik ve latiftir. Aşık bu sözlerle dirilir.
Coğrafyada da ab-ı hayata yer verilmiştir. Bu durumda, Katip Çelebi ve Ebü’l – Fida’ya göre İbn-i Battuta Çin’deki Buzun veya Puzine (Wosung) Çayı için Ab-ı hayat veya Aynü’l-Hayat demektedir. Bu çayın kaynağı Pekin şehri yakınlarındaki Büzüne (Maymun) veya Kurt Dağıdır.