Trompet, insanların kullandığı ilk müzik aletlerinden biridir. Bu çalgı, genişleyip bir koni biçimini alarak son bulan, kendi üstüne kıvrılmış silindir biçiminde madenî bir borudan meydana gelir. Trompette ses, çalgıcının dudaklarını madenî bir ağızlığa dayayıp titreştirmesiyle oluşur.
İlk trompetler düzdü. Bunlar tüm Eskiçağ ve Ortaçağ boyunca kullanıldı. Bizde, Tanzimat devrinde trompet, «boru» kelimesiyle karşılanmıştı. Ancak, mehter takımlarında yer alan Türk borusu, Evliya Çelebi’nin dediğine göre başka olup Selçuklu devrinin Türk icadıydı. Dede Korkut masallarında da «burması altından olan tunç boru»dan söz edilir.
Dört yüzyıldan bu yana, trompetlere, boruları kıvrılarak, oval bir biçim verildi. Bunun tipik örneği borazan ya da süvari borusudur.
Bir trompetin borusu ne kadar uzun olursa, çıkardığı temel ses o kadar kalın olur. Boruya hangi biçim verilirse verilsin, temel ses aynı kalır; ama bu ses, borunun deliğinin silindir ya da koni biçiminde olmasına göre değişir. Temel sesin harmonikleri, üflemeyi hızlandırarak elde edilir. Borularının temel sesine göre sınıflandırılan bir çok trompet vardır. En çok kullanılanı si bemol trompettir.
Modern trompetlerde üç pistonlu bir sistem bulunur. Bu sistem, çalgıcının üflediği hava sütununa, değişik uzunluklarda bir çok devir yaptırır, dolayısıyla, doğal harmonikleriyle birlikte, devir sayısı kadar temel ses elde etmeyi ve böylece kromatik gamlar düzenlemeyi sağlar. Trompetçinin dudakları hava sütununu titreştirir ve akordeonun serbest dilinin oynadığı rolü oynar. Ses rengi, kısaçlar kullanılarak değiştirilir. «Nefesli bakır çalgılar» grubundan olan pistonlu trompet, orkestrada önemli bir yer kazanmıştır. Modern müzikte, solo çalgısı olarak da geniş ölçüde kullanılmaktadır.