Altın, bütün madenler içinde, değeri en yüksek olanıdır. Altın ve zenginlik, ezelden beri eşanlamlı kelimelerdir. Nadir bir madendir altın. Tarihin en eski çağlarından bu yana topraktan çıkarılan altının tümünün hacmi on sekiz metre küpü geçmez. Altını değerli yapan, onun bu kıtlığının yanı sıra çekici rengi, dış etkilere karşı dayanıklılığı ve para olarak kullanılmaya elverişliliğidir.
Altın, dünyanın her yerine yayılmıştır: Toprağın içinde olduğu gibi, denizin suyunda da bulunur. İnsanlığın zaman zaman tanık olduğu altına hücum olayları iki ya da üç yüzyıl sürdü. Altın hırsı, çabuk servet yapmak isteyen aç gözlü maceracıları Kaliforniya’ya, Alaska’ya, Avustralya’ya sürükledi. Bu altın arayıcıları ırmaklardaki altınlı kumları yıkamak ya da yüzeydeki altın cevherlerini işlemek suretiyle altın çıkarıyorlardı. Bunun sonucu olarak birkaç gram altın tozu ya da biraz şansları varsa, göz kamaştırıcı altın külçeleri elde ediyorlardı. Külçelerin en büyüğü 95 kiloydu. Bu, onu bulan için koskoca bir servet demekti.
Bugün, bütün bu «Eldorado»lar tükenmiştir. Altın üretiminde Güney Afrika Cumhuriyeti (dünya üretiminin yarısı) ve Sovyetler Birliği (dünya üretiminin dörtte biri) başta gelmektedir. Yerin üç bin metre derinliğine kadar inen altın cevherleri büyük şirketler tarafından işletilir. Bu cevherler önce yıkanır, sonra ufalanıp öğütülür. Daha sonra maden, civa ile malgama edilerek ya da siyanür etkisiyle ayrıştırılır.
Para olarak kullanılacak altın, yüzde on oranında bakır katılarak sertleştirilir. Altın, sanayide bir çok alanda kullanılır. Çünkü dış etkilere karşı dayanıklıdır, kolay işlenir ve istenilen biçime sokulabilir. Sadece çekiç kullanarak, altını 1/1000 milimetre kalınlıkta yapraklar haline getirmek mümkündür. Bu yapraklarla bir mücevheri, bir tapınağın kubbesini, bir Boeing 747’nin ya da bir uzay gemisinin lombozlarını altın kaplama yapabilirsiniz.